Yokluğa kaçmış bulutlardan selam getirir
Tozunu yuttuğun Babil’in sokaklarında dolaşırken
Papirüslerden fışkırır hazine misali tarih
Tiyatro kulisinde yorgun çocuklar
Cıvıl cıvıl sahnelere inatla yelken açar
Ne matinedir beklediğin ne de suare
Kâh maviliğin Leyla’sı kâh ışığın Mecnun’u
Göz kırpar Fuzuli’nin divanında mısra-ı bercesteler
Serinletir toprağı can suyu hikayeler !
Dokunup geçersin
Simanda bir vakit aksi kalır evrenin
Buz dağının ötesine ulaşmak zordur,
Mazide çıkarken atide inmek
An içinde anı öldürüp te dirilmek
Ve sesini yükseltmekten harap düşmek
Çalmaya devam ederken tokmağı kapının
Salına salına düşer kar taneleri
Nazmın kaleminle savaşı sürer ,
Çatlak sesler çıkıp gider aradan
Ruhun dansında zamanın sonbaharında
Avuçlarının ortasında
Geriye bir tek üvey evlat şiirler kalır!..