Karmaşa kitabının yazarı Furkan Uğur Eşitti, bir yazı kaleme alarak gazetemiz ile paylaştı.
İşte o yazı;
Efendim: tuşlara dokunup, gönlümüze geleni yazıya dökmeyeli uzun zaman olmuş.
Mübarek Cuma gününde Önemli bir konuyu Sizlerle paylaşayım istedim.
Dünya dönüyor, sen ne dersen de. Diyen boşa dememiş.
Her gün yüzlerce insan ölüyor, yüzlerce bebek dünyaya gözlerini açıyor, güneşin doğuşunda ve batışında hiçbir sarkma olmuyor, insanlar kazanıyor kazandıklarını harcıyor.
Hasılı kelam dünya dönüyor, sen ne dersen de.
Öylesine büyük bir hastalıktan bahsedeceğim ki, bu yazıyı okuyan her kes(ben dahil) bu hastalıktan kendisinde bir kalıntı bulacak.
Bahsedeceğim hastalığın adı Benlik!!! Büyükler derler ki( benlik duvarını aşan, Allah dostu olur.
Ben aldım, ben kazandım, ben verdim, ben yaptım, benle başlayan birçok cümle duyarsınız gün içerisinde.
Aslında benlik hastalığı hazreti Adem’den beri dünyayı kasıp kavuran bir hastalıktır.
BEN! Diyen ilk Yaratılmış şeytandır. Hazreti Adem’e secde etmeyen, kendisinin ateşten yaratıldığını söyleyen, ve ateşin topraktan daha üstün olduğunu iddia ederek Allah’ın rahmetinden kovulanda yine odur. bu hastalığa tutulanlar: Şeytan ve kandırdıklarıdır. Ben değil biz diyenlerin azaldığı günümüzde biz olanların bile asıl dertleri biz olmak değil maalesef. Biz diye bir araya gelenler bu seferde kendilerinden başka bir topluluğu beğenmemeye başlıyor. Koskoca bizi ben yapıyorlar.
Biz kimiz? Hiçiz. Hiç bile değiliz. Var olan Hakk’tır. Biz de O’nun dilediği kadar ve yarattığı şekilde varız. Daha evvel yoktuk. Şu an var görünmemiz bizi aldatmasın. Bir an sonra ne olacağımız belli değil. Toprağın altı ben diyenlerle dopdoludur.
Bir makama gelen yaptığı bütün icraatları kendisinden bilmeye başladığında, esnaf kazandığı parayı kendinin zannettiğinde, öğretmen öğrettiği bilgiyi kendisinin gördüğünde, doktor iyileştirdiği hastayı kendisinin marifetiymiş hissine kapıldığında. Uzun lafın kısası, bencilleşmeye başlattığımızda söylemek zorundayım ki, şeytanın kandırdığı kullardan olmuşuz demektir.
Koca yunus ne güzel demiş: İyi sözün aslın bilen derdi bu söz nerden gelir
Söz aslını anlamayan sanır bu söz benden gelir. Benden diye düşündüğümüz şeylerin kendimizle uzaktan yakından alakasının olmadığını anlamak için aldığımız havaya, içtiğimiz suya, ısındığımız gaza, yediğimiz ekmeğe baksak bu olanların bizimle uzaktan yakından alakasının olmadığını göreceğiz. Benlik hastalığının insan gönlünde verdiği en önemli zarar, tefekkür’ü unutturmak oluyor. Tefekkür etsek, düşünsek, ölümü hatırlasak, günde 5 dakikamızı buna ayırsak, ne kadar bencil olduğumuzu anlamaya yeterde artar.
Ben yaptım demenin Ne kadar büyük bir kibir emaresi olduğunu bilsek, bir daha Ben’le başlayan bir cümle kullanmayız.
Ayeti celilede yüce yaratıcı bizleri ikaz ediyor(Ayet-i kerime şu ikazı yapmaktadır:- Yaptığın iyilikleri Allah’tan, kötülükleri ise nefsinden bil!.. (Nisa-79)
Efendimizin hayatından örneklerle yazımızı nihayete erdirelim.
İmam-ı Gazali hazretlerinden nakledelim.
Yaptığı iyilikleri hep kendi nefsinden bilen bir adam, kendisini çevredekilerin en büyüğü olarak görmeye başlar. Bu gibi üstünlük duyguları içinde iken de mescide girer. Efendimiz (sas) adamın içindeki benlik duygusunu keşfetmekte geç kalmaz da sorar:
- Buraya gelirken içinden ne gibi duygular geçirdin, anlatır mısın?
- Bu cemaatin içinde benden değerli biri yoktur, diye düşündüm.
- Senin farkın nedir ki, kendini bu cemaatin en değerlisi olarak gördün? Adam, kendine göre yaptığı iyilikleri hayal eder. Bunları kendi yaptığı için büyük olduğu yorumunu yapar. Ama bu yorum kabul görmez. Çünkü insanın iyiliklerini kendine mal etmeye hakkı yoktur. İyiliği yapma imkânını da, şevkini de veren Allah’tır. Bunu nefsine mal etmesi ise bir duygu sapmasıdır. İşte bu duygu sapmasından Allah’a sığınan Efendimiz, orada ellerini açar:
- İhfazna ya Rab! der... Bizi böylesi benlik duygusundan koru!.. Derler ki: - Sen de mi Allah’a sığınıyorsun böyle duygulardan? Efendimiz, şöyle açıklar durumu:
- İnsanın kalbi, Allah’ın kudret parmakları asındadır. Çevirmesi bir an meselesidir. İnsan niyetini değiştirirse Allah da onun kalbini değiştiriverir, bir de bakarsınız ki, “ben.. ben..” diyerek kendini herkesten üstün görmeye başlayan bir kibir örneği çıkmıştır ortaya! Evet, iyilikleri hep Allah’tan, kusur ve yanlışları nefsinden bilecek insan ki, kibir örneği haline gelmesin, ben bu toplumun en üstünüyüm gibi iddialara yönelmesin. Mütevazı bir insan mütekebbirin teki durumuna düşmesin. İmam-ı Gazali Hazretleri çok kimselerin ayağının kaydığı bu benlik duygusuna kapılanlardan bir ibretli örnek daha verir bizlere. Kimsesiz bir adam sıcak çölde yürüyordu. Önünde ise başında bir bulutun gölge yaptığı bir başka zat gidiyordu. Yaklaşıp boynunu bükerek:
- Ben dedi, kimsesizin biriyim. Ne olur yanında yürüsem de başında giden bulutun gölgesinden ben de istifade etsem?
Adam olur diyerek birlikte yürüdüler. Ama yavaş yavaş benlik duyguları kıpırdamaya, ben gölgesinde adam barındıran büyük biriyim.. Demeye başladı. Bu sırada yol kenarındaki bir çeşmenin başına sapıp su içerek dinlendikten sonra tekrar yoluna devam etti. Ancak artık başında bulut yoktu. Geriye dönüp baktı ki, “ben.. ben..” demeye başladığı andan itibaren kendini terk eden bulut, çeşme başında kalan iddiasız adamın başında gölge yapmakta, kendisiyle birlikte gelmemektedir...
Anlaşılan odur ki, Rabbimiz benlik duygusuna sapan insanları sevmiyor, onlara ihsan ettiği nimetleri geriye alıyor, nefsine mal etmeyen mütevazı kimselere veriyor... Bu sebeple de ayetinde peşinen ikazını yapıyor: - Sende tecelli eden iyilikleri Allahtan, kötülükleri de nefsinden bil!.. Bil de haddini aşma, benlik iddiasına taşma, kibirli kimse durumuna düşme!..