Bu tabloya bakarak siyasette ahkam kesenlere, demokrasiden söz edenlere, hatta vicdanı olanlara soruyorum:
Siyasi partiler siyasetçi yetiştirmiyor mu?
Yalnızca 2014-2015 yılları için partilere 853 milyon lira Hazine yardımı yapılacak. Kadro yetiştirmeye, parti içi eğitime harcanmayan bu paralar, şu veya bu biçimde oy satın almada mı kullanılıyor?
Ne hale sokuldu siyasi partiler?
Seçilmiş belediye başkanları, belediye ve il genel meclisi üyeleri, muhtarlar ve hatta muhtar azaları belediye başkan adayı olabilir.
Siyasi partilerin seçilmiş son dönem ilçe ve il yöneticileri belediye başkan adayı olabilir.
Siyasi parti yönetiminin seçim kaybettiren aday tercihi yüzünden, daha önce adaylığı engellenenler belediye başkan adayı olabilir.
Sivil veya kamu alanında seçmeni etkileyecek insanlar belediye başkan adayı olabilir.
Seçmenin önüne konan bu dönemin adaylarına bakın. Sağlıklı bir toplumda kaç tanesi gerçekten belediye başkanı adayı yapılır?
Demokrasilerde hukukun üstünlüğü vardır. Bunun için ille de bir yasa mı çıkarılmalı?
Etik yok mu? Ahlak yok mu? Gelenek ve görenek oluşturulamıyor mu? Siyasi parti üyeleri, seçmenler buna neden seyircidir?
Daha açık nasıl yazmalıyım, bilmiyorum.
Çıkar ilişkilerinin adı “vefa” yapıldı, “ekip” oldu, “cemaat” dendi, görmüyor musunuz?
Şöyle mi yazmalıyım yoksa?
Çan Belediye Başkanlığı seçimlerini kaybetmiş Ali Sarıbaş’ı milletvekili edenler, CHP düşüncesini özümsemiş üyeler midir?
Mehmet Daniş’i Çanakkale Belediye Başkan Adayı yapan kafa AKP üyelerinin mi?
Ahmet Küçük, Şükrü Kemerli gibi artık yıpranmış/yıpratılmış yöremiz CHP siyaset markalarını 2015’de yeniden mi göreceğiz?
Biga, 40 yılda başka adam yetiştirmedi mi?
Siyaset denince hala Nevfel Şahin, İbrahim Aydın mı konuşacağız?
CHP’nin iki dönemdir hem ilçe başkanı hem de Biga Belediye Başkan Adayı İsmail Işık, bu seçimi de kaybettiğinde “Yanlış yaptım, yanlış yaptık” demeyecek de, “2015’de milletvekili adayıyım” açıklaması mı yapacak?
İki dönemdir Biga Belediye Başkanı seçilen ve doğal olarak üçüncü kez aday olan Mehmet Özkan için “Milletvekili olacak adam!” demek, bir tür hakkın teslimi değil mi?
Bir sosyaldemokrat olarak, benim gibi düşündüğü sanılan CHP mevcut yöneticilerinin, bu feodal-bencil tavrını, “kol kırılır yen içinde kalır” diye karşılamak bana yakışır mı?
Kendimi affedemem!
Geçmişimden utanırım!
Geleceğimden ürperirim!
Onurdan söz edeceğim, bilgilerimi paylaşacak, emek vereceğim...
Demokrasi anlatacak, sosyaldemokrasi savunacağım...
Kalkıp bu ilkelliğe sözde içim kan ağlayarak seyirci kalacağım.
Yalnızca beni değil, böyle düşünen benim gibileri de tarih affetmez!
Birileri boşuna ucuz siyaset de yapmasın. Beni ve benim gibileri de, siyaseten oraya buraya dönecekler sınıfına koymasın.
Sonsuz özellikleri olan insan denilen yaratıklardan biriyim. Siyasal görüş ve davranışlarımı, içtenliğimi kimse boşuna sınamasın. Açık ve seçik biçimde sol düşünceyi savunuyor, kendimi ilkeli bir sosyaldemokrat olarak tanımlıyorum.
Bugün değil, siyasal kimliğim oluştuğu günden bu yana gelişerek, bilinçlenerek, olgunlaşarak açık davranıyorum.
İnsan kimliğimle herkesle aynıyım. Adı, etiketi, rengi, sınıfı, etnik kimliği, dinsel kimliği... Ayrıştıran ne varsa mücadelem bunlarla.
Hemşehri olarak herkesle muhabbet ediyorum. Kendimi bildiğim bileli “nerelisin?” sorusuna “Bigalıyım” veya “Karabiga-Gümüşçay karışımıyım” dedim. Üstelik, kişiliğimin oluştuğu çağları Çanakkale il merkezinde geçirmeme karşın...
Her Bigalı gibi...
Siyaset, kültürü yenemediği için biz hala Bigalıyız. Çanlı, Yeniceli de Bigalı bize göre.
Biga’ya, yurduma döndüğüm günden bu yana, benimle ilgili yapılan sinsi entrikalara karşın, merhaba diyen herkesle görüşüyorum. Her yeni tanışıklıkta, bu nedenle geçmişten pişmanlık duyan ben değilim.
Yazdıklarımı kişisel şeyler diye algılayanlar olursa, başa dönüp bu satırları bir kez daha okumalılar. Kendimi kullanıyorum.
Aslında çoğunluğumuz böyle!
Siyaset denilince ayrışıyoruz.
Ayrışmak istemiyorsak, bundan zarar görüyorsak, huzursuzsak, mutsuzsak...
Biatçı değil, Devrimci olmak zorundayız!