Futbolun ticarileşmesi, her şeyin para olması dayanılmaz bir hal alıyor. Rakamlar acayip… Avrupa’da futbol pazarının büyüklüğü 19.4 milyar Euro’ya ulaştı, bizim Süper Lig ise, 908 milyar Euro değeriyle Avrupa’nın yedinci ligi…
Şike davaları, koltuk ve para sevdalısı yöneticileri ekleyin… Yine de takip ediyoruz.
Acaba fakirleştikçe futbola olan ilgi de artıyor mu? Baksanıza Gallup diye bir araştırma şirketi, Türkiye genelinde yaptığı araştırmada fakirleşme oranının büyük kentlerde yüzde 40’a kadar çıktığını, ülke genelinde ise yüzde 35 olduğunu ortaya koydu. Yani her üç kişiden biri fakir… Bu oran geçen yıl yüzde 18’di. Fakir sayısı bir yılda iki kat arttı. “Durumu iyi” olanların oranı ise sadece yüzde 15.
Uzatmayayım, demek istediğim şu; fakirleşme arttıkça, futbola olan ilgi artıyor mu? Acaba…
Zamanında Portekizli diktatör ne demiş; Ben bu ülkeyi üç F ile yönetiyorum, Futbol, Fiesta (festivaller, eğlenceler), Fado (onların ulusal müziği)…
Neyse bu kadar bilmişlik yeter…
Futbolla ilgili güzel sözler okudum, paylaşmasam olmaz.
Büyük Fransız yazar Alber Camus’nun sözünü duymuş olabilirsiniz…
“Ahlaka dair bildiğim ne varsa futboldan öğrendim. Çünkü top hiç bir zaman beklediğim köşeden gelmedi.”
Öyle değil mi? Hayatta hepimiz sağdan soldan gol yiyerek olgunlaşmıyor muyuz?
Sir ünvanlı efsane teknik director Alex Ferguson’la gülelim biraz:
İngiliz teknik direktör Ron Atkinson’dan tipik İngiliz mizahından bir örnek:
Biraz burnu havada bulduğum Jose Mourinho da ne buyurmuş:
Efsane oyuncu Johan Cruyff da tercihini şöyle yapmış:
Beşiktaş da Daniel Amokachi diye bir futbolcu vardı. Adama sormuşlar: “Hükümet yetkililerinin futbolla bu kadar çok ilgili olması konusunda ne düşünüyorsun?”
Cevap gelmiş: “Çok normal ikimiz de tribüne oynuyoruz.”