PENCERE
Kim bilir
Hangi sesler yankılandı
Hangi nefesler duyuldu bu sokakta
Ağır koşmalarıyla dizilirken tavan
Sağdan sola soldan sağa
Hâlâ çatlayan toprak
Kırılmamış tozlu cam
Hangi ayak tıkırtılarına aşina
Şu garipçe duran taş
Onca sisin ardından
Yeşile uzanmış baş
Çalı çırpıya bürünmüş arz-ı endam
Köhne yalnızlığında koca saray
Lakin artık yok masumlar
Zamana açılan kapı yarılanmış
Yaralanmış vakitten sarkan ağ
Yağmur yemiş , kar yemiş , güneş yemiş
Dökülse de bölük pörçük
Kök salmış erimemiş
Bahardan fasl-ı dey ‘ e umudu
Yüklenmiş sırtına yakacak odunu
Ölüme nispet edercesine
Ben hâlâ hayattayım dercesine
Açılmış avuçlarda şahidi canın
Duvarda haritası nemli bir anın
Öyle kal korulardan gelen düş
Kırılmasın mihrakından pencere
Öyle kal çehreden tenha gülüş
Dökülmesin anıtından üç hece
Sessiz bademler gölgesi
Kırgın periler hikayesi !..
Sibel Çakcak