Yollar çağırır bazen hayatın sıkboğazlığında yolcunun ertelediği renklere . İşte böyle renklerden biri de dost denilen topraktır kahverenginin büyülü gölgesinde .

Beklenilen o son yolculuktan evvel ara ara bizim de payımıza düşer serinleten rüzgârlar .

Ahlat-ı erbaa sessizce sokuluverir ıslık misali geceden sabaha yaşanmışlıklarımızın ortasına ve başlar fani yolculuklardan biri daha .

Mekân yahut zaman ne fark eder özneyle yüklemin baş köşede oturduğu seyyahlık kiliminde , açılır ya kapılar ardına dek uzun incecik bir yol selam durur  ya maziden , nazmı da nesri de kardeş olur hecede gecede ve nihayetinde . Efelerin ötelerden yükselen sesiyle irkilir yaşam ve bağdaş kurup başlar  muhabbetin bir de böylesi .

‘’ Kesmişler iğdeyi ta derinden

Çocukluğum binip gitmiş ürkekliğinden

Değirmen taşında sesler selinden

Zerreyle hemhal döner derinden

Maviden bulutlu çapraz hatıra

Sapsarı duvarlar ayakta hâlâ

Bir çift bakışta zaman aşina

Sanki o kalmış yekpare sima

Karanlık gecenin şahidi gibi

Kilimlerle örtülmüş cevizin dibi

Yemyeşil yaprakta yuvarlak sini

Sımsıcak baharda çayları demli

İnciden dizilmiş evler ahşaptan

Gidiş geliş arası sanki bir zindan

Öyle bir zindan ki

Hem nahoş hem de hoş

Anlatmak ne mümkün beyhude boş

Göz açıp kapayıp dalsan maziye

Bembeyaz bulutlar başında hale

Masum telaşların hülyası bile

Yaşanmışlık miftahıyla şu an elinde

Geç buyur seyyahım başköşeye

Sedeften sevdalar kurulsun söze

Gizlisi saklısı hep birkaç dize

Tılsımlı bahardan dökülsün bize !..’’

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981