Türkçe’de “li”, “lı”, “lu” ve “lü” ekleri “isimden isim yapan” ekler olarak bilinir. Anlam olarak da ait olma ifade ettiği gibi, ek varlık da ifade eder. Bir bakıma yokluk anlatan “siz” ve “sız” eklerinin karşıtı olarak da kullanılır.

Biga ile Bigalı arasındaki farkın doğru anlaşılması için yaptığım bu açış nedeniyle, dilbilgisi dersi vermeye kalktığımı düşünmeyiniz.

Biga coğrafyası, ekolojisi, ekonomisi, tarihi, kültürü ve tüm yaşattıkları ile geniş bir anlama sahiptir. Bigalı ise, Biga kavramının içinde barındırdığı ne varsa, bunlardan en az biri ile ilgisi olanın adıdır.

Biga’da doğan da Bigalıdır, Biga’da doyan da, Biga’yı seven de...

Küresel gücün dünyaya planlı biçimde benimsetmeye çalıştığı ırkçı, dinci, mezhepçi ayrılıkçı politikası ile savaşmanın en önemli mevzisi; bence bu isimden isim üreten “li”, “lı”, “lu” ve “lü” ekleridir. Bu ekleri ne kadar geniş açıda kullanırsak, emperyalizmin uyuşturucularından da o kadar az etkileniriz.

Nazım Hikmet “Memleketim” diyor.

Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim...

“Vasiyet” şiirinin sonunda ise dostlarına seslenirken “Memleketim” i taçlandırıyor.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -

Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...

Bu noktadan sonra “Biga kimin?” diye sormak nasıl da abes kalıyor. Senin, benim, onun, bizim, onların, hepimizin. İnsanlığın, hayvanlığın, bitkiliğin, dünyanın...

“Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” denirdi ya geçmişte; biraz mahcup, biraz sitemli. Küresel yozlaşma, her onurun anahtarı haline gelen “paraya kölelik düzeni” artık bu mahcubiyetleri de sildi, süpürdü.

“Ben kendim için istiyorum. Piyasa bu!” diyeni artık ayıplayan kalmadığı gibi, “Helal olsun! Akıllı adam.” diye karşılar olduk.

Yazık bize!

Yazık Biga’ya!

Bizi Bigalı olmaktan koparan bu ahlaksızca kültüre ve doğrusu kültürsüzlüğe...

Şu sıralar gündemden düşen, ancak yakında yeniden sofraya sürülmesi sürpriz olmayacak “Biga Değerleri” ile “Bigalı Değerleri” arasındaki derin uçurumu da yaratan bu kültürsüzlük.

Tıpkı “Geleneksel Değerlerimiz” derken, Anadolu ve Anadolu insanı ile köklü hiçbir bağı bulunmayan “Arap Yarımadası Değerleri” nin iliklerimize kadar işletilmesi gibi...

Tıpkı tuzlama, bazlama, demleme, turşulama, harmanlama, özleştirme gibi geleneksel mutfağımızın temelini oluşturan nitelikler yerine, iki ekmek arası bulduğunu tıkıştırma olan fast-food kültürsüzlüğü gibi...

İşte tam bu noktada “sanayi geldi, tarım ölecek” ahmaklığına değinmek istiyorum.

Geleneksel kültürümüz de, bilim de, dünyanın gelişmişlik deneyimleri de açıkça belgeliyor. Tarım ve tarımsal üretim insanlık için yaşamsal öneme sahip. Küresel güç ve onun memleketimdeki yandaşları “büyüyoruz, gelişiyoruz” diyebilir. Memleketimin milyonları ve Dünya'nın milyarları için en büyük tehlike hala açlık, yoksulluk ve yoksunluk. Tarım asla vazgeçilebilir bir sektör değil!

Tarımın gerek verimlilik ve gerekse kalite açısından sanayi ile göbek bağı bulunduğunu reddemeyiz. Traktörden elektriğe, sulamadan toprak analizlerine sanayi üretimi, tarım için olmazsa olmazların başında geliyor.

Sanayileşeceğiz ve tarımı da böylece koruyup geliştireceğiz. Bu bizim geleneksel kültürümüze de uygun. Harmanlarız, demleriz, özleştiririz...

“Biri olsun, öteki olmasın” derken, aslında ikisinin de olmamasına katkı verdiğimizi bilmeliyiz. Sanayileşme yoksa tarım da yok olacaktır. İkisinin birbirini destekler biçimde geliştirilmesi ise planla olur, planlamayla olur. Küresel gücün dayattığı gibi “Sermaye ve girişim gücü olan, bırakın yapsın. Siz de kapısında isteyin, ağlayın, dilenin!” ile olmaz.

Bugün paranın gücü egemendir, doğrudur. Dün silah gücü egemendi. Hatta ondan önce yiğitlik idi gücü elinde tutan...

Yarın bilgi egemen olacaktır!

Büyük yatırımcılar Biga’ya geldikçe, Biga ile ilişkiye geçtikçe, bu ilişkileri izledikçe...

Ben böyle düşünüyorum.

Bigalı olmak veya “Bigalıyım” demek, kültürsüz bir bencilliğe dönüşüyor.

Biga olmak gerek Biga!


banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981