O’na anlatırsın, kocaman hayallerden bahsedersin, sendeki o’nu anlatırsın o’na. O ise sana ’anlıyorum seni’ der, sadece.
Zaten öylesine bir ’anlıyorum seni’ yeterlidir, sohbet devamlılığı için. Çok sonra fark edersin ve ’o beni hiç anlamamış ki’ dersin. Hani şehirlerarası yollarda mola yerleri vardır ya bir sürü... Sen de onun için öylesindir. Sende durmasaydı, bir başkasında...
Bazen insanları ilk gördüğünüzde o gün yaşanabilecek olayları az çok tahmin edersiniz. Küçüktüm. Hoca beni ilk 11’de sahaya çıkaracaktı. Heyecanlıydım. Hoca yanıma geldi. Taktik vermesini bekliyordum, bana iyisin demesini. Ama hoca o an, her zamankinden farklıydı. Yanıma geldi ve ’bugün yedek başlayacaksın’ dedi. ‘Ama‛ demek geldi içimden. Ama, ben ama demeden hoca;
‘Anlıyorum seni, oynamak istiyorsun ama; başkanın oğlu oynayacak senin yerine’ dedi. Gitti. Arkasından baktım öylece.
Biraz büyümüştüm. Kız arkadaşımla buluşacaktım. Heyecanlıydım. Geldi. Sarıldım, kucak dolusu... Ama hani bir taraf sarılır da diğer tarafın elleri sarılanın bacağına değer ya... İşte öyleydi. O sarılmadı. Her zamankinden farklıydı. Anlık bir şeydir belki dedim. Başka başka konular açtım, arada da onu çok sevdiğimden falan bahsettim. O ise ’Anlıyorum seni’ dedi. ’Ama olmuyor işte, yani olmadı’ dedi. Kalktı masadan. Ama demek istedim. Gitti o, ama. Ben yine arkadan baktım.
Belki ben hiç anlatamadım ama, hep ’anlıyorum seni’ dediler. Yetmedi...
Ben hiç anlatamadım. Hep anlatanların arkasından baktım.