-Ya da, Hakan Taşıyan ve “Güz Gülleri” ilişkisi...
-Bir ara babasıyla birlikte televizyona çıkıp, “ben Barış Manço’yum” diye dolaşan bir çocuk vardı. O acaba cidden Barış Manço olabildi mi?
-Ya Tolga Abi… Hugo’yu özlemiş midir?
-Biri Bizi Gözetliyor da, bir Doğa Bey vardı. Gerilim yaratmak için yavaş yavaş konuşurdu. Gerçekte de yavaş yavaş mı konuşuyor acaba.
-Tayfun… “Hadi Yine İyisin” değişik bir adamdı, keşke arada bir selam çaksa.
-Tayfun demişken, Ege’yi unutmamak lazım. “Delice Bir Sevda” ve o danslar. Aslında o dansları yapmasaydı, Ege hala buralarda bir yerlerde olabilirdi. Bu arada Ege cidden özel bir adam.
Mesela “Delice Bir Sevda’nın” şarkısının klibinde Deniz Seki, Ege’nin vokalistliğini yapıyor. Ama Ege, Deniz Seki’yi arka plana atmamış, bencillik yapıp. Hemen yanı başına almış. İşte böyle de güzel bir adam Ege…
-Ragga Oktay! Şu an bu operatör reklamları bu kadar fazlaysa, bu bir bakıma Ragga Oktay’ın başarısıdır. Ragga Oktay’ın bir reklamında, “Canımın Üçü” diye bir tarifeden bahsediliyor. Sürekli konuştuğun üç kişiyle dakikası 60 kuruşa indirimli konuşabiliyorsun. Şimdi 60 kuruşa adam seni neredeyse yarım saat konuşturuyor. Piii, görüyor musun Ragga, teknoloji ne de gelişmiş.
-Ragga Oktay demişken, Mansur Ark’ı unutmak olur mu hiç. “Yarim! Ne güzelsiiiin yârim. Çok özelsiiin yârim.”
-Alihan vardı. Köprüden falan atlamaya çalışmıştı. Bir ara da Ajdar’ı tokatlamıştı.
-Fenerbahçeli Faruk. Adamın kendine özgü bir tarzı vardı. Yıllar yıllar geçti, ne zaman sakallı birisini görsem Faruk geliyor aklıma. Geçenlerde futbola tekrar başlamış. Sakallar hala yerli yerinde.
-Baya bir eski kaleci Turgay Şeren vardı. Spor programlarından yorumculuk yapmaya çalışırdı, arada da ağzından birkaç küfür kaçırırdı.
-Tabi Turgay Şeren pek özlenmiyor. Gökmen Özdenak sağ olsun, spor programlarındaki küfür ihtiyacımızı, kendisi karşılıyor. Sanırım bugüne kadar televizyonlarda en fazla küfür eden adamdır Gökmen Özdenak. Ama etsin abi, yakışıyor adamın ağzına.
-Sonrasında, Sıdıka, Sıcak Saatler, Çılgın Bediş, Süper Baba. Sıdıka çok farklı bir diziydi. İkinci defa denediler tutmadı. Şuan açıklayamıyorum fakat ayrı bir zeka ya da tat vardı o dizide. İşin içine zeka geldiği zaman, bizi bozuyor o.(sosyal mesajı yapıştırdım yine)
Falan – falan, filan – filan… “İyi de, sen şimdi niye bunlardan bahsettin?” diye soracaksın değil mi sevgili okur. Bende bilmiyorum ki, neden bunları anlattım. Galiba baya bir sıkılıyorum.
Sıkıntıdan saçmalama hali. Belki yakında sıkıla sıkıla kendi elektrik enerjimi üretebilirim. Evde sürekli oturduğum koltukla bütünleştiğimi hissediyorum. Gece yatmaya giderken sanki bana, “tabi
ya, işin bittiği zaman dön sırtını yat” der gibi bakıyor.
Öyle işte. Neyse, haftaya görüşelim bir ara.