Başlığa bakıp mal bulmuş gibi saldırıya geçecekler, siz önce aynaya bakın, kendinizi sorgulayın.
Yasakçılığı savunacağımı sandınız değil mi?
Ötekileştirdiklerinizin kutladığı bayramların; içlerini birer birer boşaltırken nasıl şakşakçılık yaptığınızı iyi düşünün.
Şakşakladığınız örnekleri anımsayalım, bakalım neler diyordunuz:
-Jimnastik hareketleri yaparak bayram mı kutlanır?
-Ne o öyle, resmi geçit törenleri?..
-Bir heykelin önünde durup bekleyerek bayram mı kutlanır?
....
Ulusal bayramlarımızı bayram olmaktan çıkaran sinsi güç, sayenizde başarılı oldu; sevinin!
Şimdi sıra geldi dini bayramlara...
Haber ajanslarının yurdun çeşitli yerlerinden çekip paylaştığı Ramazan Bayram Namazı fotoğraflarını, oturup tek tek inceledim.
Rahmetli dayım hafız Burhan’ın beni son kez ısrarla götürdüğü, Gümüşçay beldesindeki küçücük eski camide kıldığımız bir bayram namazını anımsadım...
Müslüman nüfus; istatistiklere inat çok azalmış, yüzlerde coşku ve heyecandan da eser yok!
Hele yatılı lise çağlarımdan, Hakkı baba ile gittiğimiz Çanakkale il merkezinde (sanırım Yalı Camii idi) bir Kadir Gecesi hafızama kazınmış. Bugünün yaldızlanmış televizyon programlarındaki Kadir Gecesi görüntülerine, coşkuda beş çeker!
Bayram namazı fotoğraflarını uzun uzun incelememin bir nedeni de, “acaba yanılıyor muyum” kuşkusuydu.
Hayır! Görünen şu; Müslüman nüfus çok azalmış...
İyi de...
Neden o halde cumhurbaşkanlığı yarışına Müslüman kimlikleri ön planda olanlar sokuldular?
Hangi akla hizmeten, iftar sofraları siyasi protokole uygun hale getirildi?
İki ay sonra Kurban Bayramı gelecek. Belki geçmiş yıllardan daha fazla kurban kesilecek de, yoksullar daha mı çok et görecek?...
Hiç sanmıyorum!
Güneş ve deniz öncelikli tatil yerleri Ramazan ayında dopdoluydu. Başbakan bile danışmanlarıyla oturup kendisini Çankaya’ya çıkaracak formalite israf seçimi; iki bayram arasına, yaz tatiline göre ayarladı.
Bir tanrı, bir kitap ve bir peygamberi olan müslümanların, neden binlerce farklı İslam sunduğunu görmek durumundayız. Bu çok, ama pek çok önemli noktayı yok sayarak ne bayramın tadı kalır, ne inancın...
Kapıya Ramazan ayı boyunca seya için, bayram günleri hediye almak için gelen çocukları kovalıyorsak; davulcu kafamızı şişirmişse, patlayan top bebeğimizi sinirli ve ürkek yapıyorsa, mahalle baskısı lokanta kapattırıyorsa...
Kapı çalmayı bırakın, bir “alo” deme zahmetine bile katlanmadan, toplu telefon mesajları ile insanları bayram kutlama bahanesiyle taciz ediyorlarsa..
Cumhurbaşkanlığı seçimi için “Sandığa gitmeyeceğim” diye yazıyorum. Yazımı okumayan adaylar, telefonuma taciz edercesine mesaj atıp bayramımı kutluyorlarsa...
Bayram; küçük bir azınlığın bile tadını çıkaramadığı, nostaljik bir tarihe dönüşür. Dönüşüyor da zaten...
Birlikte yaşamak isteyen insanların, er veya geç öğrenmek zorunda kalacakları bir gerçeği anımsatmak istiyorum:
Benim bayramımı yok sayarsan, senin bayramın da yok sayılır!
Bizim bayramlarımız olacaksa; -ki olmalıdır- bayramların; birilikte saygı, sevgi, mutluluk, coşku gibi insan kadar toplumu da güzelleştiren duygulara zemin olışturacağı bilincini, yeniden kazanmak gerekiyor.
Mevcut şekliyle bu bayramları da yasaklayalım!
Engellenmiş eski bayramlarla birlikte hepsini yeniden, hepimizin bayramıymış gibi birlikte kutlamaya başlayalım.
Herkesin bayramı kendine tavrı, sonunda kimsenin bayramı olmayacağı noktasına götürüyor, herkes aklını başına devşirsin diye umut ediyorum.