CHP eleştirilmeli mi?
Haklılığı olan bir tepki bu!
Bu ülke Türkiye ve tarihinde hiç tek başına iktidar olmamış parti de CHP ise, orada tartışmak gerekir.
Atatürk ve İnönü’nün CHP’sini sakın bu tartışmaya karıştırmayın. Tek partili parlamenter sistemin koalisyon partisi CHP ile, çok partili parlamenter sistemin CHP’si, siyasal çizgisi aynı partiler değil!
Cumhuriyeti kuran ulusal güçbirliği partisi CHP’yi hedef alan Başbakan Erdoğan başta, tüm zamane güç odaklarına gülüp geçmek gerekir. İster cahilliklerine verelim, isterse halkı cahil yerine koyan ucuz kurnazlıklarına; hiç değişmez. Konuşulanlar, siyasetin sığlığından başka bir şey değil!
Çok partili sisteme geçişle birlikte şekillenen “sosyaldemokrat” CHP, 62 yıllık tarihinde hiç tek başına iktidar olamadı. Tersinden bakarsak; seçmen çoğunluğu Türkiye’yi yönetme yetkisini, 62 yıldır inatla CHP’ye vermek istemiyor.
Böyle bir CHP’yi eleştirmek, düşünen insanların görevidir. Ben CHP’nin ucundan, kıyısından değil; kökten eleştirilmesi gerektiğini savunanlardanım.
IMF-Uluslararası Para Fonu, küresel kriz nedeniyle ekonomileri güç durumda ülkelere para bulmak için, Latin Amerika ülkelerine başvurdu. Çoğu “sol” iktidarlara sahip Latin Amerika ülkeleri küresel krizden etkilenmedikleri gibi; büyüyen, gelişen ve bunu halkıyla paylaşan ülkeler haline geldiler. ABD’nin başlarına diktiği diktatörler döneminde her şeyini yitiren, faşizmin babasını yaşayan Latin halkları; “sol” iktidarlara güç vererek, bugün kendilerinin bile inanamadığı mutlu bir yolda hızla ilerliyorlar.
Halkın desteğini arkasında bulan bu “sol” iktidarlar, IMF’ye ne mi diyorlar? Özeti şu:
“Şu elinizde tuttuğunuz yetkileri bize verin, hay hay! Dünya halklarına yardıma elbette varız!”
Türkiye, 12 Eylül Darbesi sonrasında, halkın baskı ve zulüme tepkisini iktidar olmada desteğe dönüştürebilen bir CHP bulamadı. CHP yeniden açılmadan önce, bir ara SODEP “sol” bir iktidar için umut ışığı yakmışsa da, Halkçı Parti ile birleşip SHP’leşince, işi bitti. CHP açıldığında da, onu açan tepe yönetimin “sol” olup olmadığını, "Sosyalist Enternasyonel” bile uzun süre anlayamadı.
ABD Emperyalizmi geçmiş tüm sömürgecilik ve emperyalist deneylerden dersler çıkarıp, “küresel tek patronluk” dönemine geçerken, demokrasinin de anlamını değiştirdi. Karşılıksız bastığı dolarları dünyanın her yerine bol miktarda saçarken, Türkiye gibi ülkelerdeki halklar paraya boğuldu. Halk, yanıbaşındaki insanların zenginleşebildiğini, en son teknolojileri kullanabilir hale geldiğini yaşadı. Süper bir mutluluktu bu!
Yaratılan tüketim çılgınlığı halka zenginlik olarak benimsetildi. Geçmiş emperyalizme bağlı iktidarların, gerçekte halkın malı olan kamu değerleri için; “bunlar senin ama ne olacağına devlet karar verir” şeklinde özetleyebileceğim halkı tahrik eden bir politikaya sahipti. Küresel patronun toplum psikolojisini mest eden yeni anlayışı ise “devlet kamu değerlerini, kamu zararına çeviriyor; bunları satıp sizinle kırışalım” rüşvetiydi.
Emperyalizm ve işbirlikçileri elinde, kentleşmeyle ortaya çıkan, kamu arazilerinde gecekondulaşma gibi müthiş bir deneyim zaten vardı.
Kamu varlıklarını satacaksın, borçlanacaksın ve kısa ömrünü yaşamın lezzetlerinden yararlanarak geçireceksin. Bunu bir de “iki cihanda da Cennet” ile buluşturdun mu, değme gitsin...
CHP bu süreçte halkın desteğini arkasına alabilir miydi? Evet!
Halkın desteğini alabilecek CHP, bu küresel yeni yaklaşımı görecek çapta yönetimlere sahip oldu mu? Hayır!
Sosyaldemokrat bir parti, halkın taleplerine yüzü dönük partidir. CHP ise kamu değerlerine sahip çıkacağım diye, yüzünü devlete döndü. Oysa ona devleti teslim edecek olan halktı ve milyonlar kamu değerlerini talan ederken, devleti babasının malı sanan “varyemez amca” görüntüsü verdi. Verdirildi de..
Küresel yeni dönemin sonu yaklaşıyor. En azından Türkiye’de. Satılıp paylaşılan kamu değerlerinde artık sona yaklaşılıyor. 2/B arazileri ve ormanlar dışında dişe dokunur bir şey kalmadı.
CHP gibi kendini yenileyemeyen dar grupçu klasik “sol” bir parti için iktidar ışığı, ancak kamu değerleri sıfırlanmaya başlayınca yanar. Halk artık satıp harcayacak başka bir şey kalmadığını yaşıyor olacak ki, sefalette “sol” bir partiye destek versin. (Çelişkilerin derinleşmesiyle devrim olur ya...)
Türkiye gibi ülkelerde halk, ancak açlığın acımasızlığını yaşayınca ne etnik kimlik dinler ne de inanç!
Daha açık yazayım, belki görmeyen gözler biraz açılır.
Halk maddi değerlerini satarak tükenince, manevi değerlerini pazara sürer. Bunu yaptığının farkında bile olmaz. Ne gelenek, ne görenek, ne kültür, ne ahlak, ne namus, ne şeref, ne din, ne inanç... Hiçbirisi karın doyurmadığı zaman, yozlaşmanın adı “halkın kendi ürettiği yeni ahlak anlayışı” haline gelir.
Yazımın başında “CHP eleştirilmeli” dedim ya. İşte bu nedenle eleştirilmeli.
Halk CHP’ye bakınca, tüm değerlerini yitirdiğinde, ancak iktidar yapılabilecek bir parti görüyor. CHP yönetimleri de böyle gördüğü için olmalı, siyaset üretmiyor!
CHP halktan daha tembel durumda.
https://twitter.com/#!/AdilKorkut