Her yıl 3 Aralık Dünya Engelliler Günü etkinliklerinde, 1987 yılında genç bir gazeteci ve Gebze Gazetesi www.gebzegazetesi.com olarak Çayırova İlköğretim Okulu'nda iki eli, iki ayağı olmadan okuyan öğrenci İsa Cengiz'i hatırlarım. Onun okuma azmi ve isteği beni çok etkilemiş, onu tanıdıktan sonra hayata bir başka bakmıştım.
İsa Cengiz ile geçtiğimiz yıllarda, 27 yıl sonra buluşup bir söyleşi daha yapmıştım. Bugün İsa Cengiz ile yaptığımız ve daha önce gazetemizde yayınlanan söyleşi yazımın devamını sizlerle bir kez daha paylaşacağım.
***
Biz de Engelli Olabiliriz
Engellilerle ilgili dün yapılan açıklamaları ve yayınlanan mesajları okudum. Hepsi yasak savma kabilinden göstermelik açıklamalardı. Bu konuda ciddi projeler üretilip, toplumu bilinçlendirmeye yönelik, engelliye sahip çıkmanın önemini anlatan çalışmalar yapılmalıydı, bunlar olmadı...Unutmayalım ki bir kaza ve hastalık sonucu bizde engelli olabiliriz.
En çok engel, iş kazaları ve meslek hastalıklarından meydana gelmekte. Bu konuda yapılan istatistikte her 100 çalışandan 3. 7'si ya meslek hastalığına yakalanıyor, ya da iş kazası yaşıyor. Dünya ortalamasında, Türkiye en çok iş kazası yaşanan 3, Avrupa'da ise birinci sırada. Akraba evliliği ve yanlış doğumdan kaynaklı engelli insanların sayısı, kaza sonucu oranlara göre azalırken, bu durum iş güvenliğinin yeterince alınmadığının ve bu konuda çalışma yapılması gerektiğinin en acı göstergesi. Bu konuda iş verenleri, sendikaları göreve çağırıyor ve iş güvenliği noktasında kapsamlı çalışma başlatılması gerektiğine inanıyorum.
***
Engellilere sahip çıkıyor muyuz?
3 Aralık Dünya Engelliler Günü... Bugün bu konuda çeşitli etkinlikler yapılacak. Daha önce sakat ve özürlü dediğimiz insanlara son yıllarda biraz daha saygı göstererek engelli demeye başladık. Engellilere yönelik, devlet ciddi yasalar ve yaptırımlar uygulamaya başladı. Görme özürlü bir vatandaşın milletvekili seçilmesi, engellilerin sorunlarını gündeme daha çok taşınmasına vesile oldu.
Bugüne kadar engellilerle ilgili bir çok yazı kaleme aldım. Makaleler yazdık. Belgesel programlar çekerek kamuoyu oluşturmaya çalıştık. Engellilerle ilgili 3 Aralık'ın Dünya Engelliler Günü olarak kabul edilmesi ise konunun dünya kamuoyuna gelmesine vesile oldu.
3 ARALIK NEDEN DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ?
3 Aralık'ın Dünya Engelliler Günü olarak ilan edilmesi fazla, değil 20 yıllık bir geçmişe sahip. 1992 yılından bu yana 3 Aralık günü, Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası bir gün olarak kabul edilmiştir. Bu günde dünya çapında organizasyonlar düzenlenmektedir. Bu aktiviteler genellikle ücretsiz olup, gönüllülüğe dayanmaktadır. Hükümet desteği ve sivil toplum organizasyonlarıyla birlikte bu günün kutlanması çeşitlilik göstermektedir. Her yıl bu gün için değişik bir tema edinilmektedir.
HEPİMİZ ENGELLİ ADAYIYIZ
Aslında bir çok engelli, özürlü ve sakat vatandaş doğmadan değil, daha sonra geçirdikleri kazalar neticesi engelli olmakta. Bu kazaların başında ise iş ve trafik kazaları gelmekte. Türkiye iş ve trafik kazaları açısından tam bir savaş alanı. Bir çok insan trafik magandaları yüzünden ya hayatını kaybetmekte veyahut sakat kalmakta. Her yıl meydana gelen trafik kazası bilançoları bu acı gerçeği yüzümüze haykırmakta.
İŞ KAZALARINDA TÜRKİYE'NİN DURUMU
Dünya iş kazaları istatistiği araştırıldığında Türkiye, iş kazalarında neredeyse ön sıralarda yer alıyor. İş kazalarına yönelik yasalar ve yaptırımlar ise sadece göstermelik. Bu konuda ne işveren ne de çalışan işçiler bilinçli değil.
Sadece Gebze bölgesinde iş kazaları sonucu hayatını kaybedenlerle ilgili veriler incelendiğinde karşımıza dehşet manzara çıkmakta. Sakat kalan insanlar ise iş kazalarının boyutunu bizlere göstermekte. Gebze'deki iş mahkemelerinin dokümanları incelendiğinde iş kazalarında sakat kalanlar, bir başka ifadeyle engelli duruma düşen insanlarımız üzerinde ciddi bir araştırma yapıldığında, iş kazalarının hangi boyutta olduğunu göreceğiz.
İş kazalarıyla ilgili sadece yasalar ve yaptırımlar yetmiyor. Öncelikle çalışan işçiler de bilinçlenmeli. Bir çokları yeterli önlemi almadığı için meslek hastalıklarına yakalanmakta. Hayatlarının baharlarında ölmekteler.
İşçi ve iş veren sendikalarımız işçilerin sadece maaşları ve özlük hakları ile ilgili pazarlıklar yapmakta. Aslında işçi sağlığı ve iş güvenliğini birinci öncelik olarak ele almaları gerekmektedir. Bugün bir çok iş yerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulanamamakta. Bu yüzden meydana gelen kazalarda bir çok insan hayatını kaybetmekte veyahut sakat kalarak engelli durumuna düşmektedir.
YANLIŞ DOĞUMLARDA ENGELLİ YAPIYOR
Yanlış ve bilinçsiz doğumlar engelli oranını artırmakta. Son yıllarda sağlık kuruluşlarında doğumların yapılmasıyla bu durum azalmakta, buna rağmen halen kırsal bölgelerde evlerde doğum gerçekleşmekte, doğum esnasında bebekler sakat kalmakta, annenin sağlık durumu tehlikeye düşmektedir.
Akraba evliliği Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır. Akraba evliliği dolayısıyla, bir çok sakat ve özürlü bebekler dünyaya gelmekte, toplum bu yüzden büyük sorun ve sıkıntılar yaşamakta.
ENGELLİ İSA CENGİZİN BAŞARISI
Engelli olmak gerçekten zor. Üstelik hepimizin engelli adayı olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Engellileri çok iyi anlamamız gerekiyor. Yıllar önceydi, 1985 yılının son aylarıydı. Çayırova İlköğretim Okulunda iki eli ve iki ayağı olmayan bir öğrenciden söz ettiler. Genç bir gazeteci olarak fotoğraf makinemizi alıp, okulun yolunu tuttuk ve iki eli ve iki ayağı olmayan İsa Cengiz ile söyleşiler yaptık.
İsa Cengiz, her gün annesi, yengesi ve eniştesinin sırtında nöbetleşe olarak Şifa Mahallesi'nden Çayırova İlköğretim Okulu'na sırtta taşınmaktaydı. İsa Cengiz, avukat olmak istiyordu. Yıllar sonra, 28 yıl sonra İsa Cengiz'i bulduk. İsa Cengiz, avukat olamamıştı ama meslek lisesini bitirerek Telekomda çalışmış, emekli olmuş, kendisi gibi elektrik kazası sonucu tek kolunu kaybeden bir hanımefendiyle evlenerek iki çocukları dünyaya gelmişti. İsa Cengiz ile ilgili yaptığımız söyleşileri bir gün belgesel haline getireceğiz. İsa Cengiz ile ilgili daha önce yazdığımız yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
***
El ve ayaklarımızın kıymetini biliyor muyuz?
İki el ve iki ayağı olmayan İsa Cengiz'i 27 yıl sonra yeniden bulmuş ve geniş bir söyleşi yapmıştık. Yaptığımız söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum.
Zaman hızla geçiyor. Daha dün gibi hatırlıyorum. 28 Ekim 1985, 27 yıl önce Çayırova İlköğretim Okulunda okuyan iki el ve iki ayağı olmayan İsa Cengiz'den söz etmişlerdi. Bizde 27 yaşında genç bir gazeteciydik. Özel izin alarak İlköğretim Okuluna gittik. İsa Cengiz ile söyleşi yaptık. Yaptığımız söyleşi büyük yankı yapmıştı. İki el ve iki ayaktan yoksun İsa Cengiz'in nasıl okuduğunu, nasıl eğitim gördüğünü, hayatını nasıl sürdürdüğünü birebir yaşayarak gazete sütunlarına aktarmıştım.
Bu röportajı yazdıktan sonra bir çok okurdan mesaj aldık. İsa Cengiz'in bulunup, hayatını nasıl sürdürdüğünü yazmamızı istediler. Arkadaşlarımız müthiş bir araştırma yaparak, İsa Cengiz'i buldular. Geçtiğimiz haftalarda İsa Cengiz ile Tuzla'da randevulaştık. O gün ortaokul öğrencisi olan İsa Cengiz, karşımıza heyecanından hiçbir şey kaybetmeyen, olgun bir insan olarak çıktı. Kendisiyle söyleşi yaptık.
Kendisiyle yaptığımız söyleşi esnasında arkadaşımız Sercan Atalay, fotoğraflar çekti. İsa Cengiz'in hayatı gerçekten müthiş. İsa Cengiz'in hayatında fedakarlık, aile sevgisi, sadakat, mücadele, azim, başarı ve umut var. İsa Cengiz ile ilgili yaptığımız görüşmenin bir kısmını bugün sizlere aktarıyorum.
İsa Cengiz, Türkiye'deki binlerce engelli vatandaşlarımızdan sadece bir tanesi. Doğuştan iki el ve iki ayağı olmayan İsa Cengiz, hayatın tüm zorluklarına, engeline rağmen, başarı merdivenlerini bir bir tırmanarak, kendisiyle aynı durumdaki engelli vatandaşlarımıza ve hiçbir engeli bulunmayanlara tam bir örnek abidesi.
EĞİTİM HAYATI
İsa Cengiz 1966 yılında Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğunun bir kısmını burada geçiren Cengiz, 1972 yılında ailesiyle birlikte Beşiktaş'a geldi. Babası gemilerde çalışan İsa Cengiz, daha sonra Şifa Mahallesi'ne taşındı. 1983 yılında Çayırova İlköğretim Okuluna kayıt yaptıran İsa Cengiz, ilkokulu başarı ve çalışkanlığı sayesinde 4 senede pekiyi derecede bitirdi. Ortaokulda da aynı başarıyı sürdüren İsa Cengiz, avukat olmak istediğini dile getirmişti. Ortaokuldan sonra Kartal Meslek Lisesi'nde eğitim hayatına devam eden Cengiz, imkansızlıklar nedeniyle üniversite eğitimini yapamadı. Ancak eğitimine bugün kaldığı yerden Açıköğretim Fakültesi okuyarak devam ediyor.
İNANÇLA BUGÜNLERE GELDİ
Bugünlere nasıl geldiğini gazetemizi anlatan İsa Cengiz, bunun en büyük sebebinin inançlarında yattığını belirtti. Cengiz, ''Maddi imkanım yoktu ama sahip olduğum maneviyat ve inanç ile yaşama tutunarak bugünlere geldim. Doğuştan engelliyim. Annemi kaybettik. 2 erkek çocuğum var ve eşim de omzundan engelli. Babam sağ ve memleketimiz Giresun'da yaşamını sürdürüyor.''diyerek annesinin itikadının güçlü bir kadın olduğunu ve bunun kendisini etkilediğini belirtti.
İstanbul Beşiktaş'a geldikten sonra 1979 yılında Arçelik Fabrikasının olduğu Aydınlı Mahallesi'ne taşınan İsa Cengiz ve ailesi, ilkokul yıllarından beri hayatlarını Şifa Mahallesi'nde sürdürüyor.
EKSİKLİK HİSSETMEDİ
Kendini ortaokul ve lise yıllarında tanımaya başladığını ifade eden İsa Cengiz, ilkokulu 4 yılda bitirdikten sonra imtihanla 5. sınıfı okumadan ortaokula geçti. Engellerinden olayı hiç bir eksiklik hissetmediğini ifade eden ve doğal hayatını sürdüren İsa Cengiz, yerde sürünerek top oynamış ve hatta kalecilik bile yapmış.
ACIYARAK BAKANLARA KIZDIM
Annesi, yengesi ve eniştesinin kendisine çok emek verdiğini dile getiren İsa Cengiz, ''Şifa Mahallesi'nden Çayırova'nın girişindeki okula beni sırtlarında taşıyarak götürüp, getirdiler. Gençlik yıllarımda sağa sola gidemiyordum. Bazen bana acıyarak bakan insanları görürdüm, küçükken sıkıntı yoktu ama büyüdükçe onlara kızmaya başladım. Acımak farklı, merhamet farklı.'' dedi.
İÇİNDE KALAN UKDESİ
Avukat olamamasının içinde hep bir ukde olarak kaldığının altını çizen Cengiz, ''Avukat olmak içimde ukde olarak kaldı. Kendini ifade etmek, mağdurların haklarını savunmak için avukat olmak istedim. 10 yılda liseyi bitirdim. Lise 1'i Kartal'da okudum. Servis vardı ilk sene. Sonra ki 2 yıl trenle gittim okula. İçmeler'e minibüsle giderdim. O zamanlar bir doktor vardı, beni kablo fabrikasının oradan alıp götürürdü. O dönem okumak çok zor oldu.''dedi.
ÇALIŞMA HAYATI VE EVLİLİĞİ
Lise bittikten sonra hayat sıkıntısının ve mücadelesinin başladığı ifade eden Cengiz, ''Üniversiteyi kazanamadım. Siyasete girdim, çok çevre edindim. 1990 yılında işe girmek ve engellilerin haklarını aramak, savunmak için DYP'den siyasete girdim. 8 Şubat 1994'te Türk Telekom'da işe başladım. Pendikte müşteri hizmetlerinde istatistik memuru olarak çalıştım ve istatistikte yazı yazdım.'' diye konuştu.
31 yaşında evlendim. Eşim Filiz Cengiz Samsunlu. Ağabeyimin çalıştığı fabrikada Filiz'in kardeşi çalışıyordu. Bu şekilde tanışmamız oldu. 5-6 aylık süreçten sonra 2001 yılında Filiz Hanım'la evlendim ve kimseye yük olmadım. Aramızda 8 yaş var. Eşim benim gibi hayata pozitif bakamıyor. Yapısı ve bayan olması bunda etkili. ''dedi.
SİYASİ HAYAT
Engellerini hiçbir zaman hayata tutunmaya engel olarak görmeyen İsa Cengizsiyasette de oldukça aktif yıllar geçirmiş. Siyasetin hep ilgi alanına girdiğini vurgulayan Cengiz, ''Siyasetten hiç kopmadım. Milletvekilliği aday adayı oldum. İstanbul 1. Bölgeden 12 Haziran seçimlerine girdim. Başbakan Yardımcısı Haluk İpek 5000 üzerinde talep var diyordu. Ben 600-650 sıraya kadar geldim. Kıl payı vekilliği kaçırdım. Tuzla Kent Konseyi Engelliler Komisyonu Başkanı oldum. AK Parti Tuzla ilçe teşkilatı yönetiminde yer aldım. İnsanlara hizmet eden yerde olacağım.'' diye konuştu.
Evet, İsa Cengiz ile 27 yıl önce ve 27 yıl sonra tarihe ışık tutan bir röportaj yaptık. İsa Cengiz'in hayatı başlı başına bir destan. İsa Cengiz'in çileli ve mücadeleli hayatı karşısında el ve ayakları sağlam olan bizlerin alacağı çok ders var. Hayatımızın kıymetini bilelim diye bu yazıyı sizlerle paylaştım. (Kaynak: Gebze gazetesi)