“Paradise Alley” (Fedai, 1978), Sylvester Stallone’nin “Rocky” (1976) filminden önce yazdığı ama belki de Rocky’nin başarısı sayesinde ilk kez yönetmen koltuğuna oturup hayata geçirme imkânı bulduğu bir film. Bir anlamda Rocky’nin akrabası olan bu film, çok benzer bir dünyaya davet eder bizi. Yine arka sokaklarda yaşayan kaybetmiş insanlar, yine gerçekleştirmesi zor olan büyük hayaller ve en önemlisi yine bir spor vardır bu filmin merkezinde. Ama bu sefer hayat ile yapılan yaşam kavgasının metaforu, boks değil güreştir.
 
Yıldızları Barışmayan Üç Kardeşin Hikâyesi
 
Yıl 1946. New York’un arka sokaklarındayız. Film, başkarakterlerimizden biri olan ve Sylvester Stallone’nin canlandırdığı Cosmo’yu tanıtan bir jenerik ile açılır. 5 dolar için hayatını hiçe sayarak çatılarda koşu yarışı yapan Cosmo’nun para kazanmak için her türlü dalavereyi yapan bir tip olduğunu çok geçmeden anlarız. Kısa yoldan çok para kazanmak dışında başka bir motivasyonu olmayan bu yüzeysel karakter ile seyircinin özdeşleşme sağlaması tahmin edebileceğiniz üzere pek de mümkün değildir. Zaten yönetmen, önyargımız tarafından verilen peşin hükümlerin her zaman doğru olmadığını göstermek niyetindedir. Bu minvalde yönetmen, filmin başlarında Cosmo’yu geveze bir pislik gibi gösterirken; savaş gazisi kardeşi Lenny’yi ise sanki suskunluk yemini etmiş bir aziz gibi karşımıza çıkarır! Yarım akıllı üçüncü kardeş Victor ise bu iki kardeş arasında kalan etkisiz bir eleman gibidir. Ama hiç beklemediğimiz bir anda Stallone, her şeyi tersyüz eder!
 
Kardeşlik, Aşk ve Güreş Üzerine
 
Birbirinden bu derece farklı üç kardeşi bir hikâyede layıkıyla birleştirmek oldukça güç bir iş olsa gerek. Üstelik Stallone’nin Rocky filminde olduğu gibi tek bir karakter yerine, üç kardeşi de ön plana çıkarmaya çalışarak büyük bir risk aldığı da ortada. Fakat üç karakteri dengeli bir şekilde işle(ye)mediği için hiçbir karakteri gerçekten tanımamız mümkün olmaz. Belki de bu, filmin en temel problemidir! Bununla birlikte dinamik karakterler yaratmaya çalışan ama doruk noktaya doğru giden olaylar silsilesini bir türlü oturtamayan yönetmen, film ilerledikçe bariz bir şekilde değişen karakterleri inandırıcı kılmayı da başaramaz. Ana karakterleri destekleyen, onları derinleştiren yan karakterler yerine, bir araç olmaktan kurtulamayan karton karakterlerin yaratılması ise filmin bir diğer büyük problemidir.
 
Cennet’in Arka Bahçesinde

Asıl derdi insanların gözüktüğü gibi olmadıklarını ya da hiç beklemediğimiz insanların bile değişebileceğini çarpıcı bir şekilde anlatmak olan bir film, bunu yapmak konusunda çuvallıyorsa geriye üzerine konuşabileceğimiz ne kalır ki? Nereden tutarsanız tutun elinizde kalan “Paradise Alley”, ne parlak bir ilk yönetmenlik denemesi olarak akıllarımıza kazınıyor ne de Rocky’nin yaratıcısının elinden çıkmış keyifli bir spor dramı olmayı başarıyor! Hâsılı Stallone, açık bir şekilde Rocky’de kullandığı formülleri kullanıyor ama adeta kendi yazdığı senaryonun kötü bir kopyasını ortaya koymaktan kurtulamıyor. 
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981