Belediyenin yapmış olduğu yol çalışmasına inat yürüyorduk. Boydan kısa olmamız vesilesiyle yere yakın olduğumuzdan tozların gözümüze kaçma olasılığı yüksekti. Ama mutluydum/k. Ben sol, o ise sağ eliyle gözlerini ovuşturuyordu. Önümüzü görmeden yürüyorduk. Düşünmeden. Üstelik hiç de paramız yoktu. Yanaşan minibüslere ‘ııılı bir cıık’ yapıyorduk.

Cebimden mızıkamı çıkartıp çalmaya başladım. O ise elindeki kitapla ritim tutuyordu. 3 lira yeterliydi.

Otobüsteki ter kokulu amcalara inat ayakta duruyorduk. Boydan kısa olduğumuz için koltuk altlarına denk geliyorduk. Ama mutluydum/k. Birlikteydik.

Tüm umudumuzu bankamatiğe bağlamıştık. Hesabımda 35 lira vardı. Para çekme bölümünde diğeri seçip miktarı yazdıktan sonraki tek isteğim 50 TL ve katlarını çekebilirsiniz yazmamasıydı. Yazmadı. Sefaletten kurtulduk.
Bir şeyler içmek için ’kafe’ye oturduk. Bir taraftan içip bir taraftan dalga seslerini dinliyorduk. “Sen hani şimdi buradasın ya; hiç gitmezsin di mi?” dedim. “Gidemem ki. Hep seninim” dedi.

Fonda Teoman’dan ‘Senden önce-senden sonra’ çalıyordu. Teoman’ın verdiği gazla “Ya gidersen” dedim. “Bana güvenmiyor musun yoksa?” klasiğinden bahsetmeye başladı. “Güvenmemekle alakası yok ama hayat bu, belli olmaz” dedim. Gülümseyerek

“Ben olmasam bile hayat gülsün sana” dedi.

İnanıyordum tüm söylediklerine. Çünkü ‘o’ söylüyordu. Ve her şeyi onun için yapmaya karar veriyordum. Hayalperestliğimden vazgeçip.

Merhaba gerçek hayat. “Çok paramız olmalı” diyordu. Bu yalıda oturmalıyız. Para çok olunca, çok mutlu etmiyordu ki. Yani mutlu olmak için para yetmiyordu. Parasızın tüm hayalleri para üstüne kurulu olduğu için parayı mutluluk sanıyordu. Oysa para mutlu etmiyordu. Belki de parayla satın alınamayacak tek olguydu. Ama biz mutluyduk, para konusu biraz germişti.

Sonra büyük büyük hayallerinden bahsetti. Paralı olanlarından. Maalesef ki rüyalarımız aynı değildi. Olsun biz mutluyduk, ‘o an’a kadar. Fakat onun para eksenindeki hayalleri benim her şeyi onun için yapma hayallerimden vazgeçirmeye başlıyordu. Ve ona; “Önemli olan ‘biz’ olmamız yani başka birileri olup mutlu olamayız ki” dedim. “Yalıda oturmayabiliriz, son model marka arabamız da olmayabilir ama ‘biz’ kalabiliriz” dedim. Sustu. Uzun bir susuş dönemi başladı. “Neden susuyorsun” diye sordum. “Bak; her şey iyi, hoş ama geleceğimi düşünmeliyim. Sen ise hayallerin peşindesin” dedi. “Bunlar hayal değil ki. Çok istersek bir gün olur belki” dedim. “Olana kadar ben yokum” dedi. Tam ben bir şey söylemek için ağzımı açmıştım ki; kalkıp gitti. Ağzım açık kaldı.

Dalgalar artıyordu. Boydan kısa olduğum için su tanecikleri suratıma çarpıyordu.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981