Herkes yazıyor.
‘Sözün bittiği yerdeyiz’ falan… Eğer bugün söz biterse kimsenin bundan sonraki süreçte ağzını açmaya hakkı kalmaz!
Her zamandan daha fazla konuşmalıyız, hepsinden daha fazla gür çıkmalı sesimiz. Fakat bu defa biraz akıllı olmalıyız.
Hakkari Dağlıca’da geçtiğimiz gün yaşanan terör saldırısında 16 vatan evladı şehit oldu. Daha 16 şehidimizin yasını yeni tutmaya başlamışken, Iğdır’da polis servisine yapılan saldırıda polislerimizin şehit haberini aldık.
Aslında bundan iki yıl önce terör ile ilgili hiçbir şekilde yazı yazmama kararı almıştım. Fakat gelinen noktada görüyorum ki, bugün en çokta bizlerin konuşması gerekir.
Yıllardır askere gitmemek için farklı üniversitelere kayıt yaptıran, çıkan yasalardan yararlanarak bedelli askerlik yapanlar bugün sosyal medya da “Dişe diş, kana kan… PKK’yı darbe vuralım” gibi mesajlar paylaşıyor.
Anlamsız ve bir o kadar da komik ifadeler görüyorum. Fakat bugün vurgulamak istediğim şey tam olarak da bu değil. Evet, gerçek şu ki samimi değiliz. Birçoğumuz sırf yazmak için dokunuyoruz telefonun tuşlarına. Sosyal medyanın kazandırmış olduğu kimlik bunu insanlara zorluyor.
Fakat şunu çok iyi bilmeliyiz ki, sosyal medyada ‘savaş’ çığlıkları atarak PKK’ya darbe vurmuş olmuyorsunuz. Bu konuyu çözüme kavuşturacak fikirlerinizi sosyal medyada paylaşınca Türkiye’de her şey güllük gülistanlık olmuyor.
Evet, herkes tepkisini dile getirsin… Evet, gerekirse kent meydanında PKK terörüne tepki eylemleri de yapalım.
Ama biz bunları yaparken, karşımızda askerlerimizi şehit eden terör örgütünün geçmişini de bilelim. Bu konunun çözümü noktasında neler yapılabileceğini düzenleyeceğimiz çalıştaylarla rapor haline getirelim.
Kocaeli’de birçok belediyenin yaz aylarında düzenlediği konserler terör olayları nedeniyle iptal edildi. Buyurun, o konserler için ayrılan bütçeyle çalıştaylar, bilimsel araştırmalar, toplantılar düzenleyelim.
Bu konuya nasıl ‘DUR’ denilecekse masanın etrafında ortak akılla konuşalım. Çözüm süreci ise en etkili çözüm süreci budur.
Biz her şehit haberinden sonra “Şu partinin oyları artar, şu partinin oyları düşer” diye hesap yapıp, koltuk muhasebesine tutuşursak ne terör biter, nede yüreğimizin yangını diner.
Madem, Türkiye’nin ortak sorunu terör, mademki her terör olayının ardından çıkıp tepki gösteriyorsunuz. O zaman bu sorunu çözmekte tüm siyasilerin boynunun borcu. Sadece siyasetçi değil, Türkiye’de yaşayan her bir vatandaşın boynunun borcu.
O yüzden bırakın koltuk muhasebesini sonra yaparsınız. Gelin şu terör sorununu hep birlikte çözelim. Hiçbir siyasetçi bundan sonra terörle ilgili siyasi bir konuşma yapmasın. Hatta mümkünse bu konuda siyasi açıklama yapmak yasaklansın. Ama herkes, her görüşten insan masanın etrafında buluşup bu sorunu nasıl çözeceğini konuşsun!
Başka türlü bu işin çözümü yoktur.
Ayıptır, yazıktır, günahtır…!
Yapmayın!
Madem siz Türkiye’nin siyasi partileri olarak ülkenin menfaatleri için varsınız; O zaman buyrun hepinize yetki, bir araya gelip terör sorununu çözün.
Siz bunu yapmadığınız sürece, vatandaşın siyasete bakış açısı hep aynı olacak; ‘Seçimden seçime geliyorsunuz hep’ diyecekler…