Herkesin bir hikayesi var sadece kendi içinde yaşattığı.. Kimseye dokunamadığı dokunduramadığı acı, tatlı, ekşi  hiç fark etmez ama  mutlaka bir tadı var o hikayelerin.  Bugün dokunamadığımız hikayelerden dokunduramadığımız hikayelerimize bir keşif yolculuğuna çıkmak istedim çünkü her tadın ayrı bir lezzeti var dimağlarda.
Ne diyordu Yunus Emre “Bir avuç toprak, biraz da suyum ben. Neyimle övüneyim, işte buyum ben.” Her insan farklı bir Kader farklı bir imtihan ile sınanır yeryüzünde. Hiç birinin diğerinden farkı yoktur aslında. Herkesin imtihanı kendine göre büyük ve kendine göre önemlidir ancak kimse bunu düşünemiyor mu ki kalkıp karşısındakini imtihanı ile yargılıyor demeden edemiyorum. Varlığından rahatsızlık duyduklarımızı varlığımıza dahil eden yaratıcının bu imtihanını ve gerçek bir imtihan olduğunu mu akıl edemiyoruz yoksa. Kendimizi o kadar çok önemsemeyi ne zaman bırakacağız? Kibir duvarlarından inip aynı mesafeden yol almadıkça bu pek mümkün görünmüyor. Ötekileştirmeden, yıkıp dökmeden daha acı hikayelere sebebiyet vermeden elinden tutmalıyız dokunamadıklarımızın. Kim bilir belki dokunduramadığımız acılarımız onların gizli odalarında saklıdır ve biz dokununca can bulup iyileşiverecektir. Aynıdır belki ya da bir benzeri, kim değildir diye iddia edebilir ki denemeden, tecrübe etmeden.
 Unutmayalım her kesin bizim gibi bir hikayesi var ve biz bir çoğuna dokunuyoruz kimine imtihan olarak kimine imkan olarak.
Bırakalım klişe olmuş o söz öbeklerini, söküp atalım nefislerimize pelesenk olmuş o can yakan yürek burkan düşünceleri.  Nefis diyorum her İnsanda olan o acımasız kahredici kendi kendinin bile düşmanı o aşağı şey.. savurup atalım yoksa o bizi savuşturacak cehennem çukuruna.  Artık maskelerin çıkma zamanı gelsin o derin katmanlı yüzlerden. İnsanı sevelim kendimizi sevdiğiniz kadar. Affedelim ki af olunalım, sevelim ki sevilelim, razı olalım ki razı olunalım daha nice nice cümleler ekleyebiliriz buraya. Bakın nasıl da kendimize dönüyor her güzel haslet. Gelin terbiye delim artık nefislerimizi yenilmeyelim ki çıkabilelim  “âlâ-yı illiyyîn” yücelerin en yücesi seviyesine. İnsan  nefsin idrakine yenilip Rıza-i ilahiyi kendine gaye edinmezse Allah muhafaza “esfel-i sâfilîne” aşağıların en aşağısına düşmesi kaçınılmaz olurmuş.
Tüm bu sebeplerle gelin bu bir başlangıç olsun. Kendi hikayemize ve kıyısından köşesinden dokunduklarımızın hikayelerine güzel eklemeler yapalım lakin çok geç değil hâlâ hayattayız ve biz bunu yapabiliriz.


 Nurten KESKİN
04.02.2019
Kocaeli Kadın Yazarlar Gurubu
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Misafir Avatar
Ùnsal yìlmaz 7 yıl önce

Ìçten ve de bir o kadar cana yakın yazınızdan dolayı teşekkürler. Devamını bekleriz...

banner376

banner375

banner377

banner981