Kardeş gazetemiz GAZETE GEBZE Nin Genel Yayın Yönetmeni, 40 yıllık arkadaşım dostum mesleğine aşık üreten mesleğine değer katmaya çalışan Kamil Uzunmehmet’i kaybetmenin derin acı ve üzüntüsünü eşim ile birlikte ata dede memleketim Giresun’un Espiye ilçesi tarihi karaovacık yaylası Yalakoba da 20 Ağustos 2025 tarihinde sabah 08 de öğrendim
Yayla obamız 2500 metre yükseklikteki kurtini dağının eteğinde yer alıyordu
Cenazeye katılmak ve değerli meslektaşıma son görevimi yapmak için yol hazırlıklarımızı tamamlayıp karaovacık Ericek Espiye yolu yol yapımı dolayısı ile kapalı olduğu için Gebze’ye en kestirme yol olarak Karaovacık Kurtbeli Alucra yolu üzerinden aracımla yola çıkarken sosyal medya hesabımdan bu paylaşımı yaptım
Yolun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. 1000 yıllık tarihi karaovacık yaylası ile Alucra ilçesi Kurtbeli çeküm başı arasında Ahılbaba dağı eteğinden geçen 40 YILLIK yol düzenli yapılamadığı için iki saatde gelebildik
Yol konusunda ayrı bir makale hazırlayıp yayınlayacağım gerçekten tam bir yol sorunu yaşadım
Yıllar önce yapılması gereken bu yolun yapılması için Doğu Karadeniz kalkınma idaresi başkanı Ekrem Yüce ile görüşüp yayla turizm yolu kapsamına alınmasına vesile olduğum yolun halen yapılmaması yüzünden cenazeye katılmamız imkansız oldu ve değerli kardeşimin cenazesine yetişemedim yollarda kaldım
Cenazede beni oğlum Ahmet Emirhan temsil etti bu satırları akşam geç vakitlerde geldiğim Samsun Havzadan yazıyorum
ACI KAYBIMIZ
40YILLIK GAZETECİ ARKADAŞIM KAMİL UZUN MEHMET VEFAT ETTİ
Kardeş gazetemiz GAZETE GEBZE Nin Genel Yayın Yönetmeni, 40 yıllık arkadaşım dostum mesleğine aşık üreten mesleğine değer katmaya çalışan Kamil Uzunmehmet’i kaybetmenin derin acı ve üzüntüsü içindeyim
Arkadaşım tedavi gördüğü Gebze Anadolu Sağlık Merkezi hastanesinde vefat etmiştir Kamil arkadaşımızı kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Gebze basını bir değerini daha kaybetti
Kendisini, mesleğine olan bağlılığıyla, dostluğuyla ve bıraktığı güzel hatıralarla daima saygı ve özlemle anacağız.
Merhum Kamil Uzunmehmet’e Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve tüm basın camiamıza sabır ve başsağlığı diliyoruz.
KAMİL KARDEŞİM SENİ UNUTMAYACAĞIZ
HATIRALARINLA VE YAZDIĞIN YAZI VE MAKALELERİNLE ARAMIZDA YAŞAYACAKSIN
MAKAM VE MEKANIN CENNET OLSUN
İSMAİL KAHRAMAN
GEBZE GAZETESİ AİLESİ
DEVRİ ALEM BELGESEL TV PROGRAMI
KAMİL KARDEŞİMİN CENAZESİ GÖZ YAŞLARI İLE UĞURLANDI
VEFAT HABERİNİ İHLAS HABER AJANSI TÜRKİYEYE DUYURDU
Gazeteci Kamil Uzunmehmet hayatını kaybetti Gebze ilçesinde gazetecilik yapan 60 yaşındaki Kamil Uzunmehmet, hayatını kaybetti. Gebze ilçesinde gazetecilik yapan 60 yaşındaki Kamil Uzunmehmet, tedavi gördüğü hastanede yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Aynı zamanda Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu üyesi olan Uzunmehmet’in vefat haberini duyuran cemiyet, 1Meslektaşımıza Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve basın camiasına başsağlığı diliyoruz" açıklaması yaptı.
2 çocuk babası olan Uzunmehmet’in cenazesi bugün ikindi namazını müteakip Gebze Çoban Mustafapaşa Camii'nde kılınarak Pelitli Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
KAMİL UZUN MEHMET İLE RAMAZAN AYINDA İFTAR SOFRASINDA TANIŞMIŞTIK
Gebze gazetesini 1984 Yılı Aralık ayında yayınlamaya başladığım da GEBZEDE sadece haftalık uyanış gazetesi yayınlanıyordu gazeteci arkadaş sayısıda yok denecek kadar azdı. Bir ramazan ayında iftar yemeği yerken masama genç dinamik heyecanlı bir genç oturdu sohbet ettik Zonguldak Ereğli kestaneli köyünden Benim ilk okulda okuyup yazmamda önemli bir kitap olan Taşkkömürünü bulan Uzun Mehmet Kitabından soyadını alan Kamil Uzun Mehmet ile tanışıp Gebze gazetesinde yazmasını teklif ettim arkadaş ve dostluğumuz bu şekilde başladı ve sürüp gitti. Kendisi ile Taş kömürünü bulan ve soyunun Uzun Mrhmete dayandığını söyleyen Kamil kardeşim ile Uzun Mehmet ve Taş Kömürü belgeseli çekmeyi planlıyorduk bir türlü gerçekleştiremedik
Kamil kardeşim inşallah ömrümüz vefa ederse sana söz veriyorum seni. Aziz hatırana armağan etmek üzere TAŞ KÖMPRÜNÜ BULAN UZUN MEHMET BRLGESELİNİ çekeceğim
Nur içinde yat makam ve mekanın cennet olsun
ABLAMIN OKUL KÜTÜPHANESİNDEN RESİMLERİNE BAKARAK OKUMAMA YARDIMCI OLSUN DİYE GETİRDİĞİ UZUN MEHMET KİTABI VE KÖY OKULLARIMIZ
1968-69 eğitim öğretim yılında 8 yaşında bugün Giresun’un Espiye İlçesi Soğukpınar Beldesi’nin Dikmen Mahallesi’ndeki okulda ilkokula başlamıştım. Ancak ailenin maddi durumundan dolayı, ablam eğitim tamamlamış ve ben onun önlüğü, yakalığını giyerek okula gitmiştim. Zayıf ve uzun bir çocuk, sınıfın ortasında diğer çocuklara nazaran hemen göze çarpıyordu.
Öğretmen neden okula bir yıl geç geldiğimi sorunca, arkadaşlarım ‘hocam bu okuma yazmasını biliyor’ demişlerdi. O gün okulda öğretmenler kurulu toplanıp, beni sınava tabi tutarak okuyup yazdığım anlaşılınca, öğleden sonra ikinci sınıftan devam etmeme karar verilmişti.
Ceviz Ağacının Altında Kitap Beklediğim Günler
Ailemin maddi imkansızlığımdan dolayı bir yıl okula geç gitmem beni üzmüş, her akşam ablamın yolunu, okul yolundaki ceviz ağacının altında bekleyerek okul kütüphanesinden kitap getirmesini beklemiştim. O birer okuma kitabı getirmiş, o evde ders çalışırken de ben okuma yazma öğrenmiştim. Okula gitmeden önce ablamın yardımı. Ve kendi çabamla okur-yazar olmuştum. Okuyup yazmam da bana yardımcı olan Taş kömürünü bulan Zonguldak Ereğli Kestanelik köyünden Uzun Mehmet in resimli kitabını bizim yaşta olan herkes bilir
Okul maratonumuz böyle başlamıştı. İkinci, üçüncü ve dördüncü sınıfları o gün Dikmen Köyü’nde, beşinci sınıfı ise köyümüzün karşısındaki nispeten mahallemize biraz daha yakın olan Kuz köyünde ilkokulu bitirmiştim.
Her gün okula giderken, naylon gübre torbasından dikilen çantaya okul kitaplarımızı yerleştirip, içerisine de bir parça mısır ekmeği de koyarak, okulda yakacağımız odunu da evimizden okula götürmek suretiyle, yağmurda, karda, çamurda her gün 45 dakika yaya yürüyerek dört yıl boyunca okula gidip gelmiş, öğle yemeklerimiz bir parça mısır ekmeği olmuştu. ( Kaynak
https://www.gebzegazetesi.com/24-kasim-ogretmenler-gunu...)
TAŞ KÖMPRÜNÜ BULAN UZUN MDHMET KİMDİR
Tarih 8 Kasım 1829, evde Uzun Mehmet’e: "- Unumuz pek azaldı. Değirmene git de biraz buğday öğüt" dediler. Uzun Mehmet, gönlünde ve kafasında yanıcı kara taş, önünde buğday çuvalları yüklü eşeği ile köyün yakınındaki Köseağzı Değirmeni’ne gitti. Gördü ki değirmen kalabalıktı. Sıraya girmesi lazımdı. Bu arada boş duracak değildi ya. Çevresinde yanıcı ve kara bir taş kömürü aramaya başladı. Neyren Deresi’nin daha yukarı kesimlerden sürükleyip getirdiği moloz yığınları arasında bir takım taşlar gördü. Acaba bunlar, subayların gösterdikleri kömürler miydi? Kara taştan topladı. Eline aldığı parçaları evirdi çevirdi, umutları tazelendi. Birkaç parça karataşı seçip; değirmene gelerek, kimseye sezdirmeden, yamakta olan ocağa attı. Heyecanlıydı. Acaba ne olacaktı? Taşlar yanacak mıydı? Yoksa şimdiye kadar olduğu gbi gene boynu bükülecek miydi? Bütün dikkati ile ocağı gözlüyordu. Aradan biraz zaman geçmişti, sevinçle: "-Tamam, buldum, buldum" diye bağırdı. Ocağa attığı taşlar Uzun Mehmet’in aradığı taşlardı. Ne de güzel yanıyordu. Bunlar günümüzün taşkömürü idi. Değirmende bulunan diğer köylüler olan bitenden habersiz: "-Ne oldu Mehmet? Neyi buldun?" diyerek çevresine dizildiler. Kendisini toparlayan Uzun Mehmet: "-Canım bulduğum bir şey yok. Herhalde rüya görüyordum" diye cevap verdi. Sırrını saklamak istiyordu.
Takvim yapraklarının 8 Kasım 1829 tarihini gösterdiği böyle bir günde Neyren Deresi’nin Köseağzı çevresinde kömürü bulan Uzun Mehmet sırası gelip buğdayını da öğüterek eve döndü. Kömürü bulmasına bulmuştu ama, bu parçalar nereden gelmişti. Asıl önemli olan kömür damarlarını bulmaktı. Kömür damarları nerede olabilirdi? Sabahı dar etti. Erkenden kazmasını ve küreğini eşeğine sardı. Köseağzı dolaylarına geldi. Bir gün önce kömür parçalarını bulduğu yerden başlayarak daha yukarı taraflara doğru yürüdü. Gördüğü siyah bir toprak kesimine kazmayı vurdu. Kopardığı parçaları inceledi. Bunlar bir gün önce Köseağzı Değirmeni'nde ocağa atarak yaktığı kömürlerin ta kendisiydi. Kömür damarlarını bulmuştu. Uzun Mehmet kazmasını salladıkça kömür parçaları elmas gibi parıldayarak ayaklarının dibine toplanıyordu. Sevinci sonsuzdu. Subayların kulağına soktukları “En büyük vatan görevi” de gerçekleşiyordu. Kazıp çıkardığı kömürleri zevkle torbalarına doldurdu. Geç vakit eve döndü. Uzun Mehmet gözlerini artık İstanbul’a çevirdi. Askerliği sırasında büyük önemi hakkında çok şeyler dinleyip, işittiği kömürü İstanbul’da bulunan subaylarına ulaştırma gerekti. Ama önü de kıştı. İstanbul’a ancak günlerce yürüyerek gidebilirdi. Kış kıyamette yollarda donup kalabileceğini düşündü. İçi buruklaşarak ilkbaharda gitmeye karar verdi.
Sabırsızlıkla beklediği 1830 yılının ilkbaharı geldi. Heybesine doldurduğu kömürleri sırtına vurarak Alpalı-Akçakoca yoluyla gizlice İstanbul’a doğru yol almaya başladı. Günler süren yorucu bir yolculuk sonrası İstanbul’a ulaştı. Askerliği sırasında “-Gittiğiniz yerlerde bu kara taşları arayın. Bu en büyük vatan görevidir” diyen subayları buldu. Heybesinden taşıdığı kara taşları gösterdi. Birlikte gemi yapım ve bakım yerine gittiler kara taşlar incelendi, denendi. İyi nitelikte kömür oldukları anlaşıldı. Uzun Mehmet ve deniz subayları sevinç içindeydiler. Artık gemilerimiz fabrikalarımız ve trenlerimiz öz malımız olan kömürle işleyecekti. Dış ülkelere avuç avuç giden paralarımız kendi ülkemizde kalacaktı. Padişah II.Mahmut’a kömürün bulunduğu müjdelendi. Padişah bu haberden çok memnun oldu. Uzun Mehmet’e o zamanın parasıyla 500 kuruş ikramiye verilerek, ölünceye kadar da 600 kuruş aylık bağlandı. Uzun Mehmet sevinç içinde köyüne döndü.
Uzun Mehmet’e ne oldu ise bundan sonra oldu. O’nun kömürü buluşu, İstanbul’a gidiş ve dönüşü çevrede yayılmaya başladı. Hele Padişah tarafından ikramiye verilip aylık bağlandığı da öğrenilince bir takım kötü insanların kuduz öfkeleri büsbütün kabarmağa başladı. Hacı İsmail Ağa o devirde Ereğli’de Padişah adına hüküm süren fakat alçak yaradılışta bir beydi. Kendisi de kömürü araştırıyor, bir türlü bulamıyordu. Amaç, kömürü bulup Padişaha sunarak Valilik koparmaktı. Ereğli’de kömür bulunur da kendisine duyurulmadan nasıl Padişaha götürülürdü. Öyleyse İsmail Ağa’da yapacağını bilirdi. Uzun Mehmet’ten öç almak için planlar yapmaya başladı. Uzun Mehmet köye dönüşünden bir süre sonra İstanbul’a çağrıldı. İstanbul’dan yanına adamlar katılacak, birlikte Kesteaneci Köyü’ne dönülecek ve Uzun Mehmet bulduğu kömür damarının yerini onlara gösterecekti. Karanlık geleceğinden habersiz bulunan bu temiz ve saf köylü çocuğu Uzun Mehmet, bu amaçla tekrar İstanbul’a gitti. İstanbul’da Leblebici Hanı’nda kalmakta iken alçak Ereğli Beyi İsmail Ağanın gönderdiği iki hain haydudun kir elleriyle boğularak öldürüldü. “En büyük vatan görevi”ni yerine getiren, günümüzün KARA ELMAS’ı taşkömürü dediğimiz maden kömürünün bulucusu Uzun Mehmet böylece onun ilk şehidi oldu. Uzun Mehmet’in bir resmi bulunmadığı için heykeli dikilememiştir. Bunun yerine adına “Uzun Mehmet Anıtı” denilen bir madenci feneri dikilmiştir. Bugün her siyah kömürde Uzun Mehmet’in kara alınyazısı bulunurken, Onun vatan aşkı, yurt ve ulusuna hizmet sevgisi, yanan her kömürde bir kor gibi parlamaktadır.( Ksynak
https://www.kulturportali.gov.tr/.../kulturat.../uzun-mehmet Kaynak: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Arşiv)
