Küfürbaz bir toplumun küfürbaz siyasal liderliği yadırgamadığını yaşadık son yıllarda.

Aile reisimiz de küfür ederdi, mahallenin delikanlısı abimiz de...

Erkek egemen yaşama meydan okuyan ‘erkek gibi kadın(?)’ komşu teyzeyi anımsıyorum,  gün yüzü görmemiş küfürlerine hayranlık duymamak elde değildi.

Küfürbaz siyasetçi coştukça coşuyor:

“Ulan! Çapulcular! Ayyaşlar! Alkolikler! Vandallar! Al ananı git! Alçaklar! Hainler! Bölücüler! Provokatörler!...”

İnsan böylesi yozlaşılan kültürel ortamda, sandıkta verilmiş gücü mutlak güç sanan bu tür siyasetçinin söylemlerinin en azından biriyle olsun uyanış yaşayabilir mi?

Örneğin “Terbiyesizliklik etme ulan!”

Halkımızın çoğunluğu mutedil, mütedeyyin, muhafazakar, halim-selim, ...dir ya; acaba “Beyefendi, o söylediklerinizi size iade ediyorum” diyenleri var mıdır?

Beyefendi...

Hani Atatürk’ün yurttaş isimlerinin önüne eklenmesini yasa çıkartarak engellediği bey ve efendinin abartılı birlikteliğiyle.

Diyeceksiniz ki; “bırak kimin ne dediğini, kendi adına yaz. Belli sen de korktun, hem nalına hem mıhına vurmaya başlamışsın.”

Nalı tırnakta tutan mıhı değil mi?

Nal yerlerde süründükçe aşındı  ve artık mıh çaresiz tırnağı terkediyor.

Bir süredir programlı biçimde halkın içinde gündemlerinin dibini kurcalıyorum. Kazandaki aşurenin üstünü kaplamış kremadan aşağıya indikçe, fokurdamaları hissediyorum. Yakıcı, köpürmeye hazır, taşabilir...

“Bizim gibiydi. Biz kendimiz gibi olana inandık. Ya o ve onun adamları değişti, ya da kandırıldık! Şimdi bizim gibi değiller. Emrediyorlar.  Her şeyimize müdahale ediyorlar. Dedikleri gibi yapmazsak tehdit ediyorlar. Tehditlere tepki göstersek, cezalandırıyorlar. Onlardan gizli yakınmaya kalksak, kime yakınalım? En yakınımızdan bile kuşku duyar hale geldik, yutkunup duruyoruz.”

Kazanın dibine doğru duyduğum uğultudan kendi algıladıklarımı paylaşıyorum.

“Bunlar bizi olmadığımız, olamayacağımız bir biçime sokmaya zorluyor. Bir yere kadar benzeşmek insanı rahatsız etmiyor, ama bizi ötekilerle karşı karşıya getiren farklılıkları abartmak, bizi de insan olmaktan çıkarıyor.”

Kazanın dibine geldiğimi hissediyorum.

“Bana tıpa tıp benzeyenlerlerle artık konuşacak hiç bir konu bulamıyorum. Konuşmuyor, aynı mekanları paylaştığım ötekilere olsun, televizyondakilere olsun, artık aklına ne gelirse; yalnızca bön bön bakıyorum. Tuhaf olan, uzaktan gördüklerim de aslında benim gibi birbirlerine aynı bakıyor. Konuşmak zorunda olunca konuşuyorlar. Sen de gazetende yalnızca kendin gibi olanlara yazıyorsun. Kusura bakma ama siz de her şeye bön bön bakıyorsunuz...”

Eski kadınlar, ocaktaki kazana zaman zaman yandan ateş verirlerdi. Kazandakinin daha iyi pişmesi için mi, daha lezzetli pişmesi için mi, ben hala öğrenebilmiş değilim.

Aklıma bu yandan ateş verme geliyor ve kazanın dibinde yan çeperlere uzanıyorum.

-Bak gazeteci bey! Ben senin neyi aradığını anladım. Adımı yazmadan diyeceklerimi yazacaksan diyeyim. Ben de zaten geldiğimiz noktayı demek için artık yer arıyorum.

-Siz “adımı yaz” deseniz de ben yazmayacağımı baştan okurlara açıkladım. Bu ortamda adıyla sanıyla gerçeği konuşabilen, yazabilen ya güç sahibidir, ya da benim gibi korkunun ecele faydası olmadığını görendir. Hiç meraklanma, adınızı zaten bilmiyorum, hatta sormayacağım bile...

-Tamam o halde. Ben artık, beni zorla biçimlendirmeye kalkanlara oy vermeyeceğim. Çevremdekilerin çoğunun benimle aynı noktaya geldiğini, aynı baktığını görüyorum.

-Nasıl bir nokta bu?

-Hayatta hiçbir zaman oy vermeyeceğim bir partiye bir kereliğine oy vereceğim. Beni temsil etmesi için değil! Edemezler de zaten. Beni, benim gibilerin temsil etmesine fırsat yaratacağı için oy vereceğim.

-Öteki dediğiniz partinin böyle bir ortam yaratacağını nereden çıkardınız?

-Onlar hiç bir zaman kendileri gibilerle hayatta iktidar falan olamazlar. Ne zaman oy alıp iktidar olmuşlar ki? Anamuhalefet işte, hep muhalefet hep muhalefet.

-Yani siz, güçsüz bir iktidar arıyorsunuz?

-Bak öyle düşünmemiştim, ama doğru diyorsun. Bunlar, bizim verdiğimiz gücü bize hizmet için değil, bizim üzerimizden ötekilere ve hatta bize karşı bile silah olarak kullanıyor.

-İktidar güçsüz olunca ne yarar sağlayacak?

-Gücü bizden emanet aldığını bilen partilerin önünü açacak. Açmasa da, hiç değilse bunlara haddini bildirmiş olacağız. Hani demokrasi deniyor ya, işte ondan olacak.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981