Bu oran yüzde 30'u da aşacak. Doğalgaz rezervlerinin yüzde 70'i de Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede.
Türkiye Dünya enerjisinin yaklaşık yüzde1'ini tüketirken, doğalgazda bu oran yüzde 1,5'e doğru hızla ilerliyor.
Bizim için doğalgaz, soluk aldığımız oksijen kadar yaşamsal hale geldi.
Hava bedava ama doğalgaz değil! Üstelik İran, Rusya, Azerbaycan’dan...
Yani verecek para bulsan da, ağır bedeline katlansan da, “doğalgaz vermiyorum” dendiğinde işin bitik!
“Vermiyorum” diyecek halleri yok tabii... “Yan yattı, çamura battı” muhabbeti en iyi bizde bilinir.
“Ev alma komşu al” kültürüyle övünen Türkiye, gelenekçi, muhafazakar olmakla övünen bir iktidardan ziyadesiyle memnun ve ona canhıraş destek verip yıllardır iktidar yapıyor.
Komşularıyla düşman, uzaktakilerle can ciğer kuzu sarması nasıl olabiliyor?
Bu akıl almaz çelişki “çıkarlarını düşünen bağımsız bir devlet” kavramı ile hiç uyuşmuyor.
Hadi çıkarları geçelim ve duygusalız diyelim. Vizesiz yurttaşımızı ülkesine sokmayanlara aşkımızla, elimizi uzatsak sımsıkı sarılacak komşulara düşmanlığımızı yanyana koysak...
Bu ayıp bile bize yeter herhalde...
Bir kaç ay sonra havalar soğuyacak, kış her yıl olduğu gibi yine gelecek. İran, Rusya ve hatta Azerbaycan doğalgaz musluklarını bırakın kapatmayı, azıcık kısıverse ne olur?
Adamın malı; vermez, vermez!
Ambargo koyup, altın takası denemek iş mi? Yoksa Savaş mı açacağız?
“İran’ı mollalar yönetiyor, Rusya’nın üzerimizde emelleri var, Irak Şiilerin eline geçti, Suriye bunların müttefiği, Türkmenistan’da zaten demokrasi yok, Azerbaycan Rusya’nın güdümünde...”
Sana ne? Sen kendi demokrasine, sözde yayılmacı emellerine baksana!
Sovyetler Birliği dağılınca, ortaya çıkan devletleri kendi vilayetimiz sanmadık mı?
Dünyanın bilmem kaç ülkesinde, üstelik İngilizce öğretim verdiği halde, iki şarkı bir kaç sözcük Türkçe öğretilen ABD istihbarat örgütleri destekli cemaat okullarıyla devlet olimpiyatı(!) yapan kim?
Sovyetlerin dağılması ardından kurulan yeni ülkelerde, o dönemde hayli gezmiş dolaşmıştım.
Gösterilen sevgiyi ilgiyi bilirim.
Yunanistan’da ve hatta Ermenistan’da bile o kadar olmasa da, sevgi ve dostluk kokan sarılışmalara tanığım.
Bu dostlukları, Türkiye’yi yöneten siyasetçi benden çok daha iyi bilir.
AB ve NATO ülkelerine yolu düşenler de, -en masumu- aşağılayan gözlerle lütfen yaklaşımdan ötesini göremez.
Komşunun eviyle neden bu kadar ilgiliyiz? Yatak odasında yaşananlara neden meraklı ve müdahaleciyiz?
Komşunun mutluluğunu, huzurunu istiyorsak, neden biz kendi huzur ve mutluluğumuzu onlara kapı önünde, mahalle içinde gösteremiyoruz?
Bizde de yok çünkü...
Kapı önlerinde yaz akşamları sohbetlerini terkedip hangi duvarlar aralarına tıkıştırıldık, bir düşünün...
Yatak odamıza başkası göz atmaya kalktığında kontrolümüzü nasıl yitireceksek, komşumuzun da reflekslerini anlamamız gerekiyor?
Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantısından, onu en büyük düşman ilan etmeye bizi götüren şey nedir?
Doğalgaz sıkıntısı yaşamaya başladığımızda, musluğu kendimizin kıstığını görmeyeceksek, sakın ha “komşu komşunun külüne muhtaçtır” demeyin!
Gülünç olursunuz.