1 Nisan Salı günü oldukça yoğun bir ders programım vardı. Akşam evde eşimle sohbet ederken ne kadar yorulduğumu anlatıyordum ki, eşim birden ''hımm şimdi anladım bugün neden hiç birsey yapmadığını'' dedi. Hiçbir şey derken neyi kastediyorsun diye sorduğum da ise, günün 1 Nisan olduğunu  ve tüm gün benden bir muziplik beklediğini söyledi.

1 Nisan... En son ne zaman bu günü kutlamıştım hatırlamıyorum ama 1 Nisan'ın bana hatırlattığı ilk şey kuzenim oldu. Beraber büyüdüğümüz kuzenimle çok eğlenceli bir çocukluk dönemi geçirdik. Birçok çocuktan daha farklı bir hayal gücüne sahiptik. İkimiz de birbirimizin hayali hikayelerine gerçekmiş gibi inanır, üstüne senaryolar geliştirirdik. 1 Nisan, bizim için muzipliklerimize mazeret olabilecek ve bunun için kimsenin bize kızamayacağı özel bir gündü.

Yılın o günü yaklaşmaya başladığında hayal gücümüz tavan yapardı.  Evimizin terasında küçük bir kömürlüğümüz vardı. Kömürlük ortak kullanıldığı için herkesin fazlalık eşyası orada saklanırdı. Mucitlik hevesi olan biz iki kafadar hep o kömürlüğü didikler ilginç seyler arardık. Tahtalar, çiviler, Fransızca ders kitapları hatta eski günlükler bulduğumuz da olurdu. Kısacası bu kömürlük bizim yaramazlıklarımıza mühimmat yardımı yapardı.

Neyse konuyu uzatmadan devam edeyim.  Yıllar önce, 31 mart akşam üzeri… Kömürlüğü karıştırırken yün ip ve bir kaç tane boş teneke bulduk. Terasta hala kolon demirleri dururdu. Yün ipi bütün kolon demirlerinin arasından dolayıp terası adım atılamayacak bir hale getirmiştik. Tenekeleri de merdivenin son basamağındaki ipe geçirip ortadan yok olmuştuk. Artık terasa çıkan ve o tuzakla karşılaşan ilk kişiden tenekelerin çıkardığı gürültü sayesinde haberdar olacaktık. Tabii ki, evdeki hesap çarşıya uymadı. Tuzağa yakalanan yengem olmuş. Biz okulda olduğumuz için olup bitenden haberimiz olmadı. Eve geldiğimizde de aile konseyini toplanmış bulduk.

Bir başka 1 Nisan şaka organizasyonunda da yine terastaydık. Evimizin sokağında düğün salonu vardı. 1 Nisan da havalar ısınmaya başladığı için düğün sezonu da açılırdı. O gün düğün için gelip geçene önce kağıt uçak atmaya başladık. Bir etkisi olmadığını görünce terasımızdaki asmanın koruklarından atmaya başladık. Artık durum eğlenceli bir hal almaya başlamıştı ama bununla yetinmemiş, bakkala gidip bir sürü küçük balon almıştık. Bu balonlara az miktarda su doldurup aşağıya atmaya başladık. 2-3 koruktan 1’i bir kişiye çarparken su balonlarımız bir kerede 3-4 kişiyi ıslatıyordu. Sonunda annemden yediğim terliği ve müthiş eğlendiğimizi hatırlıyorum.

Okulda ise 1 Nisan şakası öğretmene değil öğrencilere yapılırdı. Öğretmen 'Çıkarın kağıtları yazılı yapacağım' derdi. Minik bir sinav yapar ders bitiminde ise "1Nisan" derdi.

Yıl 2014 ve artık 1 Nisan'ı unutmuşum. Şaka gibi …

Sosyal medyada 1 Nisan farklı amaçlara alet ediliyor. Bu tip yanlı bilgi paylaşımları beni çok üzüyor. Özellikle de eğitimli insanların edindikleri bu bilgileri, doğruluğunu araştırmadan paylaştıklarını gördüğümde çok şaşırıyorum. Çocukluğumdan kalan bir vefa borcuyla 1 Nisan'ın gerçek kimliğini yazmak istedim.   

Romalılar M.Ö 46 yıllarında yılbaşı Mart’ın 21’i olan bir takvim kullanmaktaydı. Türkler de 21 Mart’ı baharın gelişiyle birlikte yılbaşı kabul ederek 12 hayvanlı bir takvim kullanmaktaydı.

Aynı şekil de Avrupa'da da 25 Mart yılbaşı olarak kutlanıyordu. 1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, yıl başlangıcını Ocak ayının 1’nci gününe aldı.  O zamandaki  iletişim şartlarıyla Charles'in bu kararı fazla yayılmadığı için geçerli sayılmadı. Ancak yılbaşının 1 Ocak olduğunu duyanlar protesto amaçlı eski adetlerine devam ettiler.  1 Nisan'da partiler düzenlediler.  Diğerleri ise onları ‘Nisan aptalları’ olarak nitelendirdiler. 1 Nisan'a "aptallar günü" adını verdiler. Bu günde herkese sürpriz hediyeler verdiler ve gerçek olmayan haberler ürettiler.

Yıllar sonra Gregorius'un takvimde yaptığı ıslahatla ve 1752 de kesin olarak yılbaşının ilan edilmesiyle Ocak ayının yılın ilk ayı olması benimsenmiş oldu.

Fransızlar 1 Nisan'ı kültürlerinin bir parçası görerek devam ettirdiler. Oradan da bütün dünyaya bir şaka günü olarak yayıldı.

Her şeyi yasaklamaya çalışıp insanların özgürlükleri üzerinde vicdan yolu ile baskı kurulmaya çalışılmasından, insanların yönlendirilmesinden hiç hoşlanmıyorum… 

İşte tam da bu yüzden aslında benim yazdıklarımın da sizin bu konuya bakışınızda bir etkisi olmamalı. Önemli olan başkalarının söyledikleriyle size ne hissettirdiği değil, sizin kendinizle başbaşa kaldığınızda ne hissettiğinizdir.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981