Tüm dünyada hala bir borç krizi yaşanıyor. Küresel ekonomide şirketlerin ve bankaların borç duvarını aşması için 25 trilyon dolara ihtiyaç var.
Borç kriziyle birlikte Avrupa ikinci kez durgunluğa girdi. Küresel ekonominin lokomotifi Çin'de ve Hindistan gibi büyük Asya ekonomilerinde yavaşlama sinyalleri güçleniyor. ABD'de ilk çeyrekte büyüme yüzde 2'nin altına indi. Son açıklanan işsizlik rakamları fazlasıyla kötü ve canlanma vaad etmiyor.
Bu yaz sıcak geçecek gibi görünüyor. Özellikle Haziran'ın ikinci yarısından itibaren sarsıcı haberler dünya ekonomisini esir alabilir. 17 -29 Haziran arasında Yunanistan'da seçimler, ABD Merkez Bankası toplantısı ve AB Zirvesi var. Bu dönemde İspanya takip edilecek, bir formül bulunmazsa ve yukarıdaki cephelerden kötü haberler gelirse, işler daha da karışacak.
İspanya'ya dönelim... Ülkede finans krizi yaşanıyor, bankacılık sektörünün zararı 300 milyar Euro'ya ulaştı.
En kötü durumdaki banka Bankia kurtarıldı. Ancak bu sadece bir başlangıç. Bankacılık sektöründe geri dönmeyen kredileri kimin ödeyeceği bir muamma. IMF ve Avrupa Birliği'ne hala başvurulmaması tedirginlik yaratıyor. Şu anda bütün yük devletin omuzlarında.
İspanya kurtarılamayacak kadar büyük bir ekonomi. Bankaların zararıyla birlikte bu büyük ekonomiyi kurtarma rakamının 500-600 milyar Euro'ya çıkabileceği belirtiliyor. IMF ve AB'nin fonlarında bu kadar büyük bir kurtarma yapacak kaynak yok.
Yunanistan da çok zor bir geçitten geçiyor. Seçimler 17 Haziran'da yapılacak seçimlerde AB ve IMF karşıtı radikal sol koalisyonun iktidarı büyük ihtimal. Ya borç ödemeyecekler, kaos derinleşecek ya da yeniden müzakere masasına oturulacak. En kötü ihtimal ise maliyeti bir trilyon doları aşacak Euro'dan çıkma. Sona doğru gidiliyor ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Yunanistan'ın Euro'dan çıkmasının büyük zarara yol açacağını düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Uluslararası Finans Enstitüsü, toplam maliyetin 1.2 trilyon dolar olacağını tahmin ediyor. Sadece Euro bölgesi hükümetlerine 300 milyar dolarlık bir fatura çıkacağı ve bölgeyi 1930'lara benzer bir depresyon dönemine iteceğini savunanlar da var. Euro'nun sistemli bir biçimde çöküşünün Euro Bölgesi GSYİH'sının yüzde 2'si olan 300 milyar dolara, kaos içinde bir çöküşün ise ekonominin yüzde 5'i olan 1 trilyon dolara mal olacağını öngörülüyor.
Bu arada seçimlere sahne olan Fransa'ya bakacak olursak... Malum, son beş yıldaki uyuşuk ekonominin ve işsizliğin hesabı sandıkta soruldu. Sarkozy gitti. Ama yeni Cumhurbaşkanı Hollande'nin de işi çok zor. Bir tahvil krizini önlemek için 10 haftası var.
Son seçimler, Avrupa'da sakin piyasa döneminin sonu olduğu gibi Alman hegemonyasının da sonu olacak gibi... Çünkü Almanya Başbakanı Merkel'in liderliğini yaptığı kemer sıkma bloku çöküyor. Buna karşılık Hollande liderliğinde büyümeden yana olanların sesi yükseliyor.
Kısaca bir de Çin'e bakalım… Çin ekonomisinin yavaşlayacağı kabullenilmişti. Çin hükümeti Mart ayının başında 2012 yılı için büyüme tahmini yüzde 7.5'e çekmişti. Nisan ayında ihracat ve ithalat rakamlarının beklenmedik bir şekilde kötü çıkması, dev ekonominin iyice yavaşladığı ihtimalini güçlendirdi. Sadece dış ticaret rakamları değil, sanayi üretimi ve perakende satışlar gibi kilit göstergeler de inişte.
Birçok uzman, küresel ekonomi için en büyük riskin Çin olduğunu belirtiyor. Çin ekonomisindeki yavaşlamanın Ortadoğu, Orta Asya, Afrika ve Brezilya gibi ham madde üreticisi ülkelerin ekonomilerinde ciddi şekilde hissedileceği ve ciddi anlamda yavaşlama yaşanacağı vurgulanıyor.
Anlayacağınız bu yaz çok parlak geçmeyecek…