‘‘Bu sene çok yağdı kar, iyide oldu hani. Beni kar yağması mutlu eder. Evdeysem kahvemi alıp, camdan yağan karı ve çocukları izlerim. Dışarıya çıktığımda da yerel basın mensuplarına haber verip, fotoğraf çektiririm, kartopu yapıp onlara atarım, sonra da o fotoğrafları twitter aracılığıyla takipçilerimle paylaşırım. Ama sokakta yaşayan insanları ve hayvanları düşündükçe de kar yağmasın istiyorum. Böyle de bir duygusal yanım var. Bu arada yanında bir sürü arkadaşı olan insan da yalnızdır. Eğer arkadaşlarınla, birbirinizi duymamak için yüksek sesli müzik çalan yerlere gidiyorsan, sen yalnızsındır’’ deyip, çantasından sigarasını çıkardı ve benim yakmamı beklediğini belli eden hareketler yapmaya başladı. ‘‘Çok isterdim filmlerdeki gibi sigaranı yakmayı ama sigara kullanmıyorum. Hani olur da bir gün dilberin biri karşıma çıkar diye de, yanımda çakmak bulundurmayı hiç düşünmedim. Aslına bakarsan şimdi düşündüm de, ben pek düşünen biri de değilim’’ deyip, rahat – hiçbir şeyi takmayan insan görüntüsü çizerek sigarasını yakışını izledim. ‘‘İçmemekle en iyisini yapıyorsun bu mereti. Bakma bende tiryakisi değilim. Arada canım sıkıldıkça yakıyorum bir tane. Bu aralar canım fazlaca sıkıldığından günde en az bir paketi buluyor. Vapurda iyi gidiyordu ama bu yasaklardan sonra keyifle içemez olduk. Gerçi dikkat ediyorum da, içen içiyor yine. Bir de zam olayı var. Tabi biz; yediğimizden – içtiğimizden, kılığımızdan – kıyafetimizden kısıp almaya devam ediyoruz. Biliyor musun, paketlerinde ‘sigara cinsel iktidarsızlığa yol açar’ yazan sigaralar Karadeniz’de satılmıyormuş. Bayiler, ‘bize kanser yapar yazanından gönderin’ diyorlarmış. Bir de bu kamu spotu yazan, hayattan soğutucu görüntüler var ki, onlara hiç girmek istemiyorum. Aslında yalnızlık da, sigara tüketimini tetikliyor’’ dediği sırada, ‘‘anlıyorum. Ben hem fiziksel, hem de duygusal anlamda çok üşüyorum. Zahmet olmazsa, beni bir yavru kedi gibi görüp biraz sevseniz, en azından havalar ısınana kadar evinize alsanız. Havalar ısınınca giderim. Hem çok güzel makarna yaparım’’ dedim.
Elini birazcık beremde dolaştırıp, ‘‘oldu mu?’’ dedi. ‘‘Bilmem, damladı işte’’ dedim.