Dostoyevski bir romanında kahramanına şöyle dedirtir:
"Yoksulluk ayıp değil, bir gerçek. Ama sefillik, sayın bayım, sefillik yüz karasıdır.”
Evet, büyük çoğunluğun yoksul olduğu bir dünyada, varlıklı olmak daha utanılacak bir şey olduğu gibi yoksulluk insanların kendi tercihi de değil. Mahcup olacağımız konu ise, onca bolluk ve refah dolu bir dünyada yaşanılan bu açlık, sefalet olsa gerek…
Yoksulluk, sefalet ve eşitsizlik yeni kavramlar değil… Tarihte her çağın kendine özgü yoksulluk biçimleri vardı. Kuşkusuz kapitalist gelişme süreciyle birlikte zenginleşme artarken, yoksulluk ve eşitsizlik daha da arttı. Özellikle son 30 yıldaki küreselleşme dalgasıyla birlikte yoksulluk katlandı.
Yoksulluk ve eşitsizlik sadece gelişmekte olan ülkelerin değil, zengin gelişmiş ülkelerin de yakıcı sorunu. ABD’de halkın yüzde 16’sı yoksulluk sınırında yaşıyor.
Ne yazık ki günümüzde onca refaha, zenginleşmeye rağmen açlık, sefalet dünyanın büyük bölümünde egemendir. İnsanlığın dörtte birini oluşturan sanayileşmiş kesim, dünya zenginliğinin yüzde 85’ini elinde tutuyor ve insanların yüzde 80’i gelir dağılımı adaletsizliğinin gittikçe arttığı ülkelerde yaşıyor.
En fakir yüzde 40’lık nüfus, küresel gelirin sadece yüzde 5’ine sahipken, en zengin yüzde 20, yüzde 70’ine yakın bir kısmına sahip.
2012’de dünyanın en zengin 100 insanının serveti 241 milyar dolar arttı ve toplam 1.9 trilyon dolara ulaştı. Buna karşılık 980 milyon insan açlık sınırı olan günde bir doların, dünya nüfusunun yüzde 46’sı ise yoksulluk sınırı olan günde 2 doların altında gelir ile yaşıyor.
Her yıl yaklaşık 18 milyon insan yoksulluğa bağlı sebeplerden, çok erken yaşta ölüyor. Bu rakam toplam insan ölümlerinin üçte biri.
Günde 100 bin insan açlık ve yan etkilerinden ölürken, her 6 dakikada bir gerekli A Vitamini alamadığı için bir insan kör olmakta, 6,2 milyar insandan 826 milyonu sürekli yetersiz beslenerek ve kronik açlık çekmektedir. 1 milyar insan temiz suya, 4.1 milyar insan temel sanitasyon hizmetlerine ulaşamamaktadır.
Yaklaşık 1 milyar insan 21.yüzyıla okumayı ve adlarını yazmayı bilmeden girdi. Dünyada 2.2 milyar çocuk yaşıyor, bunların 1 milyarı yoksulluk sınırının altında. Oysa dünyada her yıl silahlanma için ayrılan bütçenin sadece yüzde 1’i ile okul çağındaki öğrenime muhtaç çocukların tüm ihtiyaçları karşılanabiliyor.
Oysa şu çivisi çıkmış dünyada yoksulluğu yok etmek için gerekli kaynak o kadar büyük değil.
Hesaplamışlar: Herkese temiz su için 50, barınak için 21, açlığını gidermesi için 19, sağlık hizmeti için 15, okur-yazar olması için 5, nüfus kontrol eğitimi için 10.5, temiz ve yeniden kullanılabilir enerji için 17, erozyonu önlemek 24, çevreyi korumak için 28 milyar dolar… Toplam 189.5 milyar dolar gerekiyor.
Bir rakam daha vereyim, uzatmayayım.
2011'de dünya silahlanmaya 1.7 trilyon dolar harcadı. ABD 711 milyar dolarla liste başı.
Türkiye’de de yoksulluk gerçekten görmek, duymak istemediğimiz… Medyanın görmezden geldiği bir trajedidir. Bu konudaki araştırmalar, kitaplar da çok okunmaz, fazla satmaz.
Ama unutmayalım bu, bizim, insanlığın dramıdır…