Yunanistan ayakta
Kısa bir özet geçelim, neler oluyor bu zevk-i safa içinde yaşayan komşumuzda?.. Krizin ülkenin ve insanların ekonomik durumunda nasıl tahribat yaptığına bakalım. Sonra da krizin nedenlerini inceleriz.
Krizin başladığı 2009 yılından bu yana emekçilere şöyle bir fatura kesildi: Devlet memurları maaşlarında tavan 2.000 Euro ile sınırlandı. Kamu çalışanlarının maaşlarında kesinti yapıldı. Sosyal güvenlik harcamalarında yüzde 10 kesinti yapıldı. Emekli maaşları 2010 yılı süresince donduruldu. Emeklilik yaşı 65'e çıktı. KDV oranları artırıldı. Akaryakıt, alkollü içecek ve sigara fiyatlarına zam yapıldı. Gayrimenkullerden alınan vergiler artırıldı.
Bunlarla da bitmedi. Son olarak kabul edilen 2011 bütçesi de özel sektörde çalışanının işveren ile sözleşmesini, toplu sözleşmeden üstün sayıyor. Ayrıca işverene çok daha az tazminatla tenkisat kolaylığı sağlıyor. KİT'lerde ise 2011 yılı içinde 800 milyon Euro tasarruf yapılabilmesi amacıyla 1800 Euro'nun üzerindeki maaşlarda indirime gidilmesini, fazla mesailerin ise maaşın yüzde 10'unu geçmemesini öngörüyor.
Ayrıca, sağlık sisteminde kesintileri gidilmesini ve silahlanma harcamalarının da yaklaşık 500 milyon Euro'ya çekilmesini içeriyor. Aralarında bazı gıda maddeleri ve alkolsüz içeceklerin de yer aldığı birçok ürün de yüzde 11 olan katma değer vergisi oranı yüzde 23'e çıkarılacak. Böylece et, sebze gibi gıda ürünleri ile sigara ve akaryakıt fiyatları daha da artacak.
Ancak, Yunanistan 2011 bütçesinin görüşülmeye başlanmasıyla yine ayağa kalktı. Atina, ekonomik reformlar ve çalışma koşullarını protesto etmek amacıyla düzenlenen grev ve gösterilerin merkezi durumunda. Aralık ayı ortasında hayat bir kez daha durdu. Bir grup gösterici, parlamentodan çıkan eski Ulaştırma Bakanı Kostas Hacidakis'e sopa ve taşlarla saldırdı. Kan, revan içinde kalan bakanın yardımına polis yetişti.
Bundan iki yıl önce Aleksis Grigoropulos adlı bir öğrenci polis tarafından Atina'nın göbeğinde öldürüldüğünden beri gösteriler durmuyor. Duracağı da yok. Önümüzdeki yıl da gösteri ve genel grevlerin sonunun gelmeyeceği herkesçe belirtiliyor.
Bunlara ek olarak, ekonomi üçüncü çeyrekte yüzde 4.5 daraldı. İşsizlik yüzde 12.4 ile son 10 yılın zirvesine ulaştı. En yüksek işsizlik yüzde 13.9 ile Batı Makedonya, yüzde 13.5 ile Doğu Makedonya - Trakya bölgesinde. Atina ile Pire kentlerini kapsayan Attika bölgesinde yaşayan her 11 kişiden birisi sosyal yardıma muhtaç durumda.
Ülkenin Euro kuşağından çıkarak eski para birimi olan Drahmi'ye geri dönmesi olasılığı artıyor. Aralarında Nobelli ekonomistlerin de bulunduğu uzmanlar, böyle bir gelişmenin görmezden gelinemeyeceğini vurguluyor. AB'nin patronu Almanya şimdilik buna karşı... Çünkü Euro'nun sonu olabilir.
Ege ve İyon denizindeki bazı adacık ve kayalıklarla kimi havaalanları satışa çıkarıldı. Rusya'dan satın alınacak 1.5 milyar Euro değerindeki tank ve zırhlı araç kriz nedeniyle iptal edildi. Kriz, orduda mühimmat ve yakıt sıkıntısına yol açtı, bazı savaş uçakları ve savaş gemileri görev yapamaz duruma geldi.
Uzmanlar pek umutlu değil. Sürekli kemer sıkmayla bir yere varılamayacağını sosyal patlamanın kaçınılmaz olduğu savunuluyor. Peki Yunanistan niye bu duruma geldi? Bu hafta özet geçeyim, haftaya ayrıntılı anlatırız.
En önemlisi, AB'den fonlarla ve turizm geliriyle “dolçe vita” bir yaşam sürüyorlardı. Ancak, son yıllarda kamu harcamalarını aşırı artıran Yunanistan'da borç yükü de yükseldi. Bu dönemde kamu sektöründe çalışanların maaşları da ikiye katlandı. Bununla beraber yaygın şekilde vergi kaçakçılığı vakalarının görülmesi gelir vergilerine darbe vurdu. Bütçe açığı gayrı safi milli hasılasının yüzde 13,6'sına denk düşüyordu. Bu rakam, Euro bölgesi ülkelerine konan sınırın tam dört katı. Ve böylece küresel kriz, Yunanistan'ı hazırlıksız yakaladı.