İndirim gördüğümüz yerde ihtiyacımız olan şeyler çarpı beş alışveriş yaptık. Çünkü böyle istediler. Böyle istediler ki indirim yaptılar. Az almayalım diye. Sonra gelip gitmeye tekrar uğraşmayalım diye. Bizi hep düşünür onlar. Canımlar.
Bize, iki kurşunla öldürülen anne, ardından çocukları ve sonra da kendisine sıkan bir babayı gösteren haberlere üzülmemiz için iki dakika verildi. Ama hep televizyonda gördüğümüz biri öldüyse haber yayın akışını durdurup ona üzülmemiz istendi. Hepsi bize uzak, tanımadık, ölüm haberini aldığımız insanlar. Eşit üzünce ve duaya hakları var. Bunu bile bölüştüremedik.
İnsanlarla hiç çok anlaşamadık. Çözümleyemediğimiz bakışların arkası kesilmeyince en derine kaçtık. Elleri kolları olmayan şeyler hükmetti sonra bize. Telefonumuzu hiçbir yerde unutmadık mesela. Ağzını açmadan bize kendini önemli hissettirdiğini gösteriyordu. Ama hepimizin pazarda çocuğunu kaybetme hikayesi var. Ve diğer başka insanlarımızı. Şimdi kimdi onlar, bilmiyoruz.
Aklımız çok meşgul. Boşluğa düştüğümüz an reklamlar giriyor.
Durakta otobüs beklerken "bırak sana dov baksııın","beyaaz tül, bembeyaaz tüül","vatan, ta ta ta tan","sekseeen seeksen" gibi şarkılar söylediğimiz an billboard'larda kollarımızı açmış "sistemin köpeğiyiz, ya siz?" sloganlarıyla görüyorum bizi. Şen kahkahalar, mutlu gözlerle.
Çünkü böyle görünmek zorundayız. Şimdi her şey hayatı kolaylaştırıcı ve huzur verici nitelikte. Aksini iddia edersek nankör oluruz.
O yüzden şen kahkahalarım ve mutlu gözlerimle bu yazıyı yazdım, yerseniz.