Popoya yapışan baksır(özel bir adı vardır herhalde ama tam olarak bilmiyorum) giymeyi severdim. Bir keresinde annem, popoya tam olarak yapışmayan, hafiften bol bir baksır almıştı. Sevememiştim o baksırı. Giymemiştim, hatta anneme çok kızmıştım; ‘sen benim nasıl baksır sevdiğimi bilmiyor musun?’ diye.

Aradan birkaç yıl geçti, kilo aldım fazlaca. O popoya yapışan baksırları giyemez, giydiğim de ise rahat edemez oldum. Bir süre sonra eşyayla bütünleşen, klasik insan- eşya ilişkisini, duygusal zemine taşıyan bir yapım olduğundan, bu durumu kolayca kabullenemedim. Hayattan koptum, günlerce evde o popoya yapışan baksırlarla dolaşıp, her şeye rağmen rahat edebilmenin yollarını aradım. Ama olmadı, tüm bu çabalarıma karşın rahat edemedim.

Tam her şeyin bittiğini düşündüğüm sırada imdadıma, annemin almış olduğu o bol baksır yetişti. O sevemediğim, ‘ben bunu asla giymem’ dediğim baksırın içinde o kadar rahat ediyordum ki, durumu abartıp tam bir hafta boyunca hiç çıkartmadan giydim. Bende ayrı bir yeri olmuştu.

Bir bakıma değerini sonradan anladım diyebilirim.

İşte, seninle olan durumum da böyle. Birkaç yıl öncesinde, ‘amaan! Bundan bir sürü var’ diyerek gitmiştim. Fakat sonrasında anladım ki; o bol olan baksırı da, seni de seviyormuşum ben. Biraz geç, çok, ayrı.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981