* SANAYİ VE TEKNOLOJİ BÖLGESİ  GEBZE’DEYİZ..

Tarihi İpek yolu kollarının birleştiği kavşak noktası olan il olmaya aday Gebze, Kocaeli’nin en büyük ilçesidir. Son  ilçeler yassında Gebze , Darıca, Dilovası, Çayırova  olarak  dört yeni içeye bölünmesi  Gebze bölgesi’nin  hızla geliştiğini göstermekte..

Tarihi seyir içinde adı birkaç kez değişerek Gelbize’den adını alan Gebze, Marmara Bölgesinin doğusunda, İzmit Körfezinin Kuzey kesiminde yer alan, zengin bir tarihi geçmişe sahip, ekonomisi, sanayi ve ticarete dayalı Türkiye’nin hızla gelişen ve büyüyen bir ilçesi. Kara, deniz, hava ve demiryollarının birbirleriyle kesiştiği önemli bir kavşak noktasında bulunuyor. 

Gebze tarih boyunca İstanbul’un Anadolu ile bağlantısını sağlayan yol üzerinde önemli bir konaklama merkezi olmuş. Günümüze kadar gelen pek çok tarihi  eserler, Gebze’nin çağlar boyunca önemli bir yerleşim merkezi olduğunu doğrulamaktadır.

Fenikelilerin, Asurluların, Lidyalıların, Romalıların, Bizanslıların, Greklerin ve Arapların uğrak yeri olmuş Gebze’nin, ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Yöre, Romalıların daha sonra da Bizanslıların hakimiyeti altındayken, 1323 yılında Orhan Gazi’nin kumandanlarından Akçakoca’nın oğlu İlyas Bey tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katıldı. Gebze Orduların karargah merkezi, kervanların konaklama yeri, İstanbul’un meyve ve sebze ambarı olarak önemini hep korudu.

Gebze, Osmanlılar döneminde Kastamonu sancağı ve İstanbul’a bağlı bir ilçe iken, 20 Nisan 1924 yılında yapılan bir değişiklikle Kocaeli iline bağlandı.            

1918 yılında İngilizler, 1920 yılında Yunanlıların işgal ettiği Gebze, düşmandan 12 Ekim 1922 yılında Nurettin Paşa komutasındaki birlik tarafından kurtarıldı.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetin ilanından 11 gün önce 18 Ekim 1923’te Gebze’ye geldi.

TEM Otoyolu ve Karayoluyla İstanbul-Ankara ve İstanbul-İzmir arası yolculuk yapanlar Gebze’den geçerler. Bu yollardan gidenler ne yazık ki, biraz iç kısımlarda kalan, tarihi ve tabii güzelliklerden habersiz geçip giderler. Ne Darıca Kuş Cennetini, ne Ballıkayalar Vadisini, ne Osman Hamdi Bey Konağını ne de Fatih Sultan Mehmet’in Otağını göremezler. Tüm bu güzelliklerin olduğunu bilseler... Hele Şehir merkezinde bir tarihi zenginlik tablosu Çoban Mustafa Paşa külliyesinin varlığını bilseler, uğramadan, selamlamadan geçemezler.

Gebze’nin tümünü görmek istiyorsanız Gaziler tepesine çıkıp bakmalısınız. 

Gerçekten buradan güzel görünüyor şehir. Bu seyre doymak imkansız.

Çayırova, Bayramoğlu, Tuzla ve Adaların Gaziler dağından manzarası insanı derinden etkiler..

Bir zamanlar Gebze’de, Merkez, Darıca, Mollafenari ve Taşköprü nahiyelerine bağlı Yarımca’dan Tuzla’ya kadar onlarca köy bulunuyordu. Bu köylerin bir çoğu bugün ilçe merkezi ve belediye haline getirilerek, İstanbul ve İzmit’e bağlandı.

Romalılardan  günümüze bir çok tarihi olaylara sahne olan Gebze hızla büyüyor.  meyve bahçeleri,üzüm bağları ve İstanbul’un buğday tarlalarının olduğu yerlerden   bugün adeta sanayii fışkırıyor. Kurtköy havalimanı, Körfez Köprüsü ve Gebze-Şile yolu Gebze’nin çehresini değiştirecek.

Gaziler tepesinden seyrettiğimiz güzelliklere yakından bakmak, Gebze’yi daha iyi anlamak, kaynaşmak ve sevmek için sokaklarına iniyoruz.

Eski yapılarını, tabii güzelliklerini gezmek, daha da önemlisi şehir halkıyla tanışıp dost olmak ve tek tek bunları görüntülemek insana apayrı bir heyecan veriyor.       

Gebze tarihinde çok önemli yeri olan İlyasbey cami ve türbesi bir ziyaret merkezidir. Akçakoca Gazi’nin oğlu İlyasbey 40 arkadaşı ile Gebzeyi  aldıktan sonra  uyudukları yerde  bizanslılar tarafından baskına uğrarlar. İlyasbey ve 40 arkadaşı  oracıkta şehit olurlar. Gebze fatihi ilyasbey  ve  arkadaşları adına  yapılan cami ve türbe vefakar Gebzeliler tarafından  ziyaret ediliyor.

Gebze ilçesinin  tarih köşelerinden birisi'de , Orhan Gazi Camii. 1323-1331 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Mimarı belli olmayan caminin, Orhan Gazi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.

Caminin yanında yer alan menzilhane hamamı, Sultan  Orhan camii ile aynı yıllarda yapıldığı sanılmaktadır.

Gebze’nin kalbi Çoban Mustafa Paşa Külliyesinde atar. Külliye, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa’nın emriyle 16. yüzyılda Mimar Sinan’a yaptırılmış.

Yüzlerce yıllık geçmişi olan  bu eşsiz  eser yıkılıp yok olmaktan,  tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı, Gazeteci Refi Cevdet Ulunay'ın girişimi , Merhum Başbakanlardan Adnan Menderes'in  özel ilgisi ile Türkiye'nin ilkadın mimarlarından Yüksek Mimar  Cahide Tamer  başkanlığındakı  teknik heyet tarafından   1960 yılında  tamir edilerek kurtuldu... Külliye son olarak   1996 yılında  deprem şehidi milletvekili Alaettin Kurt'un girişimi ile  restorasyon gördü. 

Türk süsleme sanatının tüm özelliklerine sahip bu tarihi şehir minyatürü, camii, medrese, kervansaray, paşa odaları, hankah, bimarhane, han, hamam, imarethane, kütüphane, su kuyusu, şadırvan ve türbe gibi her biri eşsiz yapılar topluluğundan oluşmaktadır. Külliyenin güney kapısı üzerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrası göze çarpmaktadır.

Tek kubbeli haremi, beş bölümlü son cemaat yeri ve minaresiyle cami, külliyenin tam ortasında ve Gebze’ye hakim  merkezi bir mevkide yer almaktadır. Bu Caminin mihrap ve duvarları kufi yazılarla süslenerek, renk ve düzeni görkemli Türk çinileri ile sağlanmıştır.

Türbe, caminin kıble tarafında, külliyenin diğer yapılarından  bir bahçe duvarı ile ayrılan hazire avlusundadır. Çoban Mustafa Paşa, 1529 yılında vefat edince Gebze’de yaptırdığı külliyenin içinde yer alan bu türbeye defnedilmiş. Çoban Mustafa paşa Mısır ve Rodos’ta valilik yapmış. İstanbul ve Bulgaristan’ın birer semtine adını bırakmış, Çaldıran seferi dönüşü vezirliğe yükseltilmiş. Yavuz Sultan Selim’in kızı Hafisa Sultan ile evlenen Çoban Mustafa Paşa Kanuni’ye de vezirlik yapmıştır.

Külliye’nin avlusuna, batıda, kuzey ve güneyde olmak üzere üç kapıdan giriliyor.

Külliyenin batı tarafındaki giriş kapısının üstüne inşa edilmiş kütüphane, araştırmacılar için çok önemli bir yapıydı. Şimdi bomboş.

Kütüphanenin sol tarafında paşa odaları sağ tarafında da imarethane bulunuyor. Paşa odaları yüksek rütbeli kişilerin misafir edildiği bölüm.

İmarethane, Külliyenin mutfağı ve yemekhanesidir. Hem mahzeninde yiyecek malzemeleri depolanıyor, hem fırınında ekmek pişiriliyor, hem mutfağında yemek hazırlanıyor, hem de yemekhanesinde yemek yeniyor. Asırlarca kaç yolcu bu imarethanede yemek yedi kim bilir?

Kuzey kapıdan girince Kervansaray karşımıza çıkıyor. Kervansaray sağda ve solda olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Kervansaraya Deve Doğum hanları da deniliyor. Burası Osmanlı medeniyetinde hayvanlara verilen önemin bir göstergesi olsa gerek.

Tekke bir diğer adıyla hankah, Kervansarayın hizasında külliyenin kuzeydoğu köşesinde revaklı bir avlu etrafında U planlı bir yapı. 

Medrese, Hankah’ın hemen karşısında bulunan Külliyenin güney kapısının sağında yer alıyor. Zembilli Ali Efendi’nin ders verdiği bu medreseden bir çok ilim adamı yetişmiş. Duvarla çevrili bir bahçesi bulunan medreseye külliyenin dışından bir kapıdan giriliyor. Medrese üç tarafı revaklarla çevrili avlu etrafında 17 odadan oluşuyor. Bir de mescidi olan medrese, Osmanlı döneminde yüksek öğrenim yaptırılan bir okul düzeyindeymiş.

Bimarhane ise medreseyle Hankan arasında yer alan yapı. Burası yoksulların barınması için yapılmış.

Gebze’den bir çok ünlü gelip geçti. Kimler mi? Kartacalı komutan Anibal, Malkoçoğlu Mehmet Bey, Balçıklı Ethem, Zembilli Ali Efendi, Şair Mehmet Nergisi, vezirler, paşalar ve daha niceleri... Her gelen ölümsüz bir miras bırakıp gitti. Mezarları da yok oldu gitti. Sadece mezar taşları kaldı. Çünkü Gebze’nin asırlık selvi ağaçları ile süslü tarihi mezarlığı 1935 yılında sökülüp yerine park yapıldı. Parkta çaylarını içinler belki de tarihi bir mezarlığın üstünde olduklarını bile bilmiyorlar. Buradan sökülüp rastgele atılan mezar taşları Gebze sevdalısı bir araştırmacı'nın  girişimi ile koruma altına alınarak yeni mezarlıkta sergilenmiş. 

Çarşı içinde özel bir şahsın mülkiyetinde bulunan bu kervansaray, yerinden sökülen mezar taşlardan farksız.

Tarihi Çifte hamamlar diğer bir adıyla Çoban Mustafa Paşa hamamı eski çarşının ortasında yer alan ilçenin en büyük hamamıdır. 1523 yılında Mimar Sinan’ın kalfası Hüseyin Ağa tarafından inşa edilmiş. Günümüzde halen kullanılmaktadır. Çarşı hamamının karşısında bulunan Çarşı Çeşmesi sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın veziri İbrahim Paşa tarafından 1664 yılında yapılmış. Suyun akışı yazı çayırındaki tarihi su dolabından  terazi sistemi ile sağlanan çeşmenin kitabesi halen duruyor. Otların istilasına uğramış kitabede İbrahim Paşanın ismi ve yapım tarihi yazılı.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981