Türkselin yoklamalarını saymazsak uzun zamandır telefonuma mesaj gelmiyordu ve bu durum beni pek de rahatsız etmiyordu; üzerinde düşününceye dek.

Teknolojinin nimetlerinden olan en son mesaj attıklarıma baktığımda hep bizim çocuklardı. Sevindirici bir durum değildi bu. Galiba çok yalnızdım. Rehberimde bir gezintiye çıktım. Bugün görüşelim mi ya da bu aralar bir şeyler yapalım mı diyebileceğim birisi de kalmamıştı.

Eskiden olsa en az iki üç kişi olurdu. Ama şimdi yoktu. Neden böyle olduğunu düşünmeye başladım. Bu bir erken emeklilik belirtisiydi. Yaşıma göre ideal olmayan hareketler. Yatıyordum, kalkıyordum, bir şeyler yiyip bir şeyler okuyordum, biraz alkol alıp sonrasında tekrar aynı şeyler.

Arkadaş ya da sevgili anlamında yeni birileriyle tanışmak çok zor geliyordu. Onun hikayesini dinlemek, anlıyorum, doğru, haklısın, hıhıı, vaoov, vay canısı falan demek, sorduğunda kendi hikayemi anlatmak, onu etkilemeye çalışmak, süper kahramanı olmak ne biliyim zor geliyordu.

Hem yeni bir ilişkiye başladığınızda hayatınıza sadece bir kişi girmiyordu. Onunla birlikte onun tüm hısım akraba, sorunlu arkadaşları, sorunlu arkadaşlarının eski sevgilileri, sorunlu arkadaşlarının eski sevgililerinin anneleri gibi tanımadığınız onlarca kişi.

Bu da yetmezmiş gibi kendinizi bir anda; hiç tanımadığınız bir insan hakkında, aslında ona yapılan çok yanlışmış, Ali iyi çocuk ama kendini ifade edemiyor, Sezin dedi bunu değil mi ( ki bahsi geçen Sezini o güne kadar hiç görmemiş, sesini bile duymamışsınızdır.) gibi, bana ne oluyor yahu dediğiniz anlamsız sohbetlerin içinde yakalarsınız. Daha kendinizi anlatamadan, onu anlayamadan, onun etrafında olup biten Dallas vari hayatın bir köşesinde. Üstelik o hayatın tam olarak neresinde olduğunuzu sorgulayamazsınız bile. Ali’yle, Sezin’le, onların eski sevgilileriyle uğraşmaktan.

“Yok abi ben artık gelemiyorum böyle şeylere” diyip rüzgarda savrulan kavak ağacıyla dertleştim balkonda.
Her ne kadar bu durumlardan şikayetçi olsam da, insanız işte. Kendimizle çelişiyoruz. Etrafıma baktığımda kavak ağacından başka kimsem kalmamıştı.,

Fazlasıyla yalnızdım.

Ne yapsam diye düşünürken telefonumun çalınma ihtimaline karşı tuttuğum yalnızca güzel bayanların numaralarından oluşan sözde telefon defterimi karmaşık kitaplığımdan buldum. Bazılarına ‘naber, napıyorsun, piişt nasıl gidiyo bakiim’ gibisinden yavşakça mesajlar attım. Ama kimse geri dönmedi. Belki de mesaj attığım numaralar artık kullanılmıyordu bile.

Buzdolabına baktım. Stok bitmiş. Bakkalı aradım. Sekiz bira istedim. Sonra tekrar aradım. Yalnızın en iyi dostu; ‘çekirdek’ de istedim.

Çekirdekleri halının üzerine atarken sözde telefon defterime tekrar bakıp, biramı yudumladım.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981