Herkes her şeyi söyleyebilir, eleştirebilir, beğenmeyebilir... Bana göre, iki temel konuda CHP’ye söz söyleyecekler alçaklık etmiş olur!
1.Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran CHP’dir!
2.Türkiye’yi çok partili demokrasiye taşıyan CHP’dir!
Yalnızca bu iki temel değer nedeniyle bile; CHP kurumsal kimliğinin yok edilebileceğini düşünmek, akılsızlıktır!
Günümüzde Osmanlı’ya ait ne kadar değer varsa, orasından burasından çekiştirilerek, dönüştürülerek moda yapıldı. Bu geriye dönüşü “ileri” diye adlandıranlar da oldu.
Türkiye Cumhuriyeti moda yapılanların tümünün, evrilmiş/devrilmiş sonraki aşamasıdır!
Kaçınılmazıdır!
Tıpkı Osmanlı gibi; hapursalar da köpürseler de Yeni Osmanlılar’ın çocukları, torunları Cumhuriyetçi olacak!
Bunca ucuz siyaset, bunca ilkellik artık bıktırdı...
1920’lerde Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lideri olan CHP, 2000’li yıllarda onun çapının yanından bile geçmeyenlerin liderlik yapacağı kurum olamaz, olmamalıdır. Haddini bilmesi gerekenler denememelidir bile...
Giyiminden davranışlarına, tarih bilincinden vizyonuna, halkla ilişkilerinden liderliğine, tedbirliliğinden zamanlamasına, sevgisinden saygısına... Bu kısa yazıya Atatürk’ün sahip olduğu nitelikleri sığdıracak becerim yok.
90 yılda O’nu aşamayan CHP elbette Türkiye’nin gerek duyduğu demokrasiyi de getiremez, halkta getirecek umudu da üretemez!
O’nu aşmak demek, ondan daha iyi olmak değil, onun ulusal ve uluslararası değişiklikler çerçevesinde çağdaş versiyonu olmak demektir.
Atatürk, bal gibi döneminin “sol” anlayışıdır.
Atatürk bal gibi döneminin “Aydınlanmacı İslam” anlayışıdır.
Atatürk bal gibi döneminin “ne mutlu Türküm diyene” vizyonunu koyan kucaklayıcısıdır!
Atatürk bal gibi “yurtta barış, dünyada barış” diyen küreselcisidir!
Elbette, Atatürk’ü kara kara heykelleri ile görmenin çok ötesinde; ne yaptığını, ne ettiğini zaman ayırıp öğrenme hakkını kullananlar için...
CHP, azınlık ekiplerinin elinde yakantop oyun alanına dönüştürüldü. Bir ekip yanıyor, bir ekip topu alıyor, bir süre sonra topu alan ekip yanıyor, hoop eski ekip topu yine eline alıyor...
Daha açık anlatayım, çünkü anlamazlıktan gelme alışkanlığı çok arttı siyaset dünyasında.
Baykal gitti Kılıçdaroğlu geldi, Kılıçdaroğlu gitsin İnce gelsin...
Ne farkı var?
Gerçek CHP’li, bir lider adayının adı ortaya atıldığında, önce kendine bakar, ardından tanıdığı partili siyasetçileri gözünün önünden geçirir ve “Benden ve bu bu isimlerden hangi nitelikleri daha güçlü?” diye sorar.
Sorar, sorgular; çünkü CHP’li sosyaldemokrat olduğunu iddia eden seçmendir.
Kişisel olarak ben bu sorgulamayı ilk kez Erdal İnönü ve ardından Deniz Baykal için yapmış ve ikisi için de “Evet! Bu lider adayı doğru” demiştim. Hala yanıldığımı düşünmüyorum.
Beni iki nedenle yanılmış gösteren Baykal’dır. Birincisi Baykal’ın yakından tanıklık ettiğim kadrosuzluğu ve ikincisi de 12 Eylül ile birlikte, kendine ve halka güvenini yitirmesi.
Bugün Muharrem İnce etrafına toplanmaya çalışan bu dar grup, İnce’yi unufak eder.
Tıpkı Kılıçdaroğlu’nu çevresindekilerin toz duman etmesi gibi...
CHP azınlık çiftliği değil!
İçi doldurulmamış dilek olan “herkesi kucaklamak” gibi soyut yazan adam değilim. Açık, seçik, nesnel yazıyorum.
CHP günümüz koşullarında bir hukukçu lider adayı bulmak durumunda.
CHP hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşma olasılığı bulunmayacak koşullara sahip bir lider adayı bulmak durumunda.
CHP Türkiye’nin günümüz yapısal sorunları dikkate alındığında, bir kadın lider adayı bulmak durumunda.
CHP milletvekilleri arasında bu üç özelliği taşıyan da var, en az ikisini taşıyan da var.
Muharrem İnce iyi bir Yalova Milletvekili olabilir, TBMM’de iyi bir kürsü hatibi de olabilir, hatta ciddi bir kitle bu konuşmalardan gaza geliyor da olabilir. Hak veririm.
Bu dönemde CHP lideri adayı olabilmek için, yukarıda sıraladığım asgari üç özellikten, en azından ikisine sahip olmak gerekir.
Bugüne dek kendi dönemi için aranan özelliklerden birine sahip olanların becerileri ortada...
CHP, iktidar olmaya koşullanmış bir parti değil, aksine muhalefet olmayı kanıksamış bir parti. Sağa kayarak, muhafazakarlaşarak, etnik veya dinsel edebiyat yaparak iktidar olamayacağı gibi, anamuhalefet konumunu da yitirecek noktaya getirildi.
İktidara koşullanan parti, önce gerçek seçmenini konsolide eder, sonra diğer seçmenlerin güvenini kazanmaya çalışır. Konsolide edilecek sosyaldemokrat seçmen bile, neresinden baksanız bugün yüzde 30’u aşıyor. CHP azınlık çiftliği değildir deyişim, bu çerçevede de anlam taşıyor.
Kendisi olmayan, başkası da olamaz!
CHP kendisi olmalı ve sonra CHP’ye uzak duranları etkileyecek, içtenliğini ve kucaklayıcılığını göstermeli. İddia ediyorum, bilerek veya bilmeyerek sosyaldemokrat siyasal iktidar arayışı, seçmenin yüzde 80’ninde var.
Kimse de merak etmesin, CHP Türk siyasal yaşamında yok edilemez bir partidir. Kimse kalmasa ben yaşatırım. Kaldı ki, bunu diyecek, yeni bir partiyi yurt çapında örgütleyecek kadar insan var!