Kaybolduk
Hemen uyumaya karar verdim. Başımı yastığa koydum. Heyecandan uyuyamıyordum. Küçük bir plan yaptım. Sabah erkenden kalkıp, duş almalıydım. Sonra sakallarımı düzeltip, üşengeçlikten yaklaşık dört aydır giydiğim pantolonumu değiştirmeliydim. Dolabımda bir sürü pantolon olmasına rağmen dört aydır hiç yıkamadan aynı pantolonu giymiştim. Pantolonla aramda bir yakınlık oluşmuştu sanki. Kıyamıyordum yıkamaya, onu başka bir pantolonla aldatmaya. Neyse çok uzattım, uyudum ben.
Saat ikide kalktım. Duşa girdim. Yaklaşık bir saat boyunca yıkandım. Hala çok heyecanlıydım.
Duştan çıkıp nefesim kokmasın diye bir şeyler atıştırdım. İki defa dişlerimi fırçaladım. Vakit geçsin diye televizyona bakmaya karar verdim. İzdivaç izledim. Saat beş buçuk olmuştu. Zaman bir türlü geçmiyordu. Evin içinde turlamaya başladım. Tüm odaları teker teker gezdim. Şarkı söylemek istedim. Söyleyemedim. Duvara bir yumruk attım. Elim acıdı. Avut içiyle vurmaya başladım. Bir iki tekme salladım. Vakit geçmek bilmiyordu.
Heyecanımı yenememiştim hala.
Baktım olacak gibi değil, saat altı gibi evden çıktım. Bakkala uğradım. İki paket çekirdek aldım. Deniz kenarına gidip, boş bir banka oturdum. Şehre sırtımı, denize yüzümü döndüm. Paketi açıp, çitlemeye başladım. Bitirmek hırsıyla dünyadan kopmuşum. İlk paketin sonuna geldiğimi, tuzları alıp, ağzıma götürdüğümde fark ettim.
İkinci pakete başlamadan önce sağıma soluma bakındım. Yan bankta bir adam koltuk altındaki 1.5'luk ada karasıyla, hayatı çözdüğüne dair hikayeler anlatıyordu. Bir kadın, koltuk altında 1.5'luk ada karası bulunan adamın karşısına oturmuş, sessizce bu adamın hikayelerini dinliyordu.
Adam yavaşça elini cebine götürdü. Sigara paketinin içinden, titreyen elleriyle bir dal sigara aldı. Ancak üçüncü denemesinde yakabildi. Kadın tüm bu olanları buzlu cam filtresiyle görüyordu. Korkarak adamın gözlerinin içine baktı, adam sigarasından koca bir nefes alırken. Dumanında kayboldular. Adamın yüzü yavaştan belirirken, kadın adamın yanından uzaklaşıyordu. Adam şarabını dikti kafasına. Kadın duraksayıp adama baktı; adam şarabından bir yudum daha alırken, ikinci paketi yarılamıştım.
Paketin sonuna yaklaşırken, ayakkabılarım kabuklar arasında kaybolmuştu ki, geldi. Sarıldım, kucak dolusu. Kokusuyla mutlu oldum. Heyecanım yatışmıştı. Oturduk. Biraz önce yan bankta olanları anlatmaya başladım. Onun ilgisini çekmemişti tüm bu olanlar. 'Vazgeçmedin başkalarının hikayelerine ortak olmaktan' dedi. Cevap vermedim. 'Kendin için bir şeyler yap. Boş ver başka hikayeleri. Geleceğini düşün. Günü birlik yaşamaktan vazgeç artık. Karşındaki kişiye seninle gelecek kurabileceğine dair güven vermelisin. Bu ne rahatlık anlamıyorum. İnsanlardan, yaşamdan kaçma. Sen kaçtığını zannediyorsun sadece. Bırak onların hikayelerini. Kendi hikayeni yaşa. Ben gittim diye, yaşlı bir aşık gibi köşene çekilmiş içiyorsun. Sana geldim yine. Ama savaşmalısın. Kendin için, bizim için savaşmalısın' dedi. Anlamsız bir ifadeyle gözlerinin içine bakıp, 'ama başka hikayeler de güzeldir' dedim. 'Hiç değişmeyeceksin. Sanmıştım ki, bir şeylerin farkına varmışsındır ama nerde' diyip, kalktı yanımdan.
Adam yaşadıklarını bir nefeste bıraktı. Dumanında kayboldu. Kalkıp adamın yanına gittim. 'Hayatı çözdüm ben' dedim. 'Buraya oturmandan belli' dedi. 'Onun için pantolonumu değiştirmiştim. Beni hiç anlamak istemedi' dedim. Şarabından bir yudum istedim. 'Sigara?' dedi. 'Sağ ol' dedim. Bir duman bıraktı. Nefesinde kaybolduk.