Şiir sevgi, saygı ve değerdir.
Şiir insani değer ve gönüldür.
Şiir tarih, bugün ve gelecektir.
Şiir hiçbir zaman eskimeyen, zaman geçtikçe değer ifade eden, insan fikri düşüncesi ve gönüllere hitap eden en etkili sözler ve mısralardır.
Duayen sanayici İbrahim Güngör’le şiir tadında belgesel söyleşi
Türk sanayi tarihimizde çok önemli yeri olan, kısa adı Sarkuysan olan, 50 yıl önce Gebze’de kurulan Sarraf ve Kuyumcular Sanayi Ticaret Fabrikası’nın Gebze’ye kuruluşuna öncülük eden İbrahim Güngör tam anlamı ile bir şair ve gönül insanı. İbrahim Bey’in 60 yaşında yazdığı, ‘’60 Artı 1’’ adlı çok güzel bir şiir kitabı da var.
İbrahim Bey ile korona günlerinde telefonla birkaç kez görüştük. Bizzat Gebze’ye gelerek gazetemize uğradı, İzmit’te olduğum için görüşemedik.
Geçmişte İbrahim Bey’in destek ve öncülüğünde Devri Alem Belgesel TV Programı olarak çektiğimiz Yunus Emre’nin hayatı ile ilgili belgeselimiz halen birçok TV kanalında yayınlanıyor.
Belgeselimizin linkini sizlerle paylaşıyorum;
https://www.facebook.com/belgeselciismail/videos/1690526167768650?d=n&sfns=mo
Korona günlerinde şair olmak
İbrahim Bey’le her görüşmemizde sanayi tarihi ve şiir üzerine söyleşi yaparız. Dört yıl önce de Gebze Gazetesi’nde güzel bir canlı yayın yapmıştık.
İbrahim Güngör, Gebze’ye çok büyük katkısı olan bir sanayicimiz. Gebze’nin ilk liselerinden olan Sarkuysan Lisesi’nin yapımı ve Sarkuysan Camii başta olmak üzere Gebze’nin eğitim, kültür, sağlık, spor ve sosyal hayatına katkı vermiş örnek bir sanayici. Keşke belediye başkanlarımız, İbrahim Bey başta olmak üzere bölgemize katkısı olmuş eserler yapmış sanayici ve iş adamlarına değer verselerdi. Onların adlarını park, cadde ve kurumlarda yaşatsalardı. Keşke Milli Eğitim Bakanlığı, okul yapan sanayici ve işadamlarımızı onurlandırsa onlar adına okullarda bir onur köşesi oluştursa.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, hayır sever iş adamları ve sanayicilerimize özel bir değeri olan, basın kartına benzer kimlik ve trafik plakası verilmesi için çalışma yaptırsa… Hayırseverlik teşvik edilse, hayır severlere çok büyük ihtiyacımız var.
Şair, gönül insanı ve hayır sever, örnek sanayici İbrahim Bey’le dostluk ve arkadaşlığımız gazeteci ve sanayici iş birliği ile 40 yıldır devam ediyor. İbrahim Bey gibi sanayicilerimize çok büyük ihtiyacımız var. Yeni İbrahim Bey’lerin yetişmesi için devlet adamları valiler ve belediye başkanlarına da büyük görev düşüyor. Bu örnek, hayır sever sanayicilerimizi araştırıp bulalım, onlar ölmeden, hayatta iken onore ederek adlarını yaşatalım.
Değerli şair gönül insanı örnek sanayici İbrahim Güngör’e armağan etmek üzere şiirle ilgili derlediğim bilgi notunu sizlerle paylaşıyorum.
Şiir Nedir?
Şiir kavramı tarih boyunca binlerce kez tanımlanmıştır. Buna rağmen belirli bir tanımı yapılamamıştır. Çünkü bütün şairler, şiiri kendi anlayışlarına ve bağlı oldukları sanat anlayışına göre tanımlamışlardır. Yapılan her tanım birbirinden farklıdır ve kendi içinde şiirin farklı yönlerini vurgular. Şiir kavramını en genel anlamıyla tanımlayacak olursak:
Duygu ve düşüncelerin etkileyici ve coşkulu bir söyleyişle dile getirildiği yazı türüne şiir denir. Şiirin diğer adı nazımdır. Şiir, düzyazıdan farklı olarak dizeler halinde yazılır. Anlatım sıradan değil duygu yüklü ve yoğundur. Söz sanatları, mecazlar ve imgelerle derin bir anlam boyutu kazanan şiir sanatı, sıradan ve düz bir anlatımdan çok farklı bir özellik taşır.
Şiir türünün tarihi, insanlığın en eski medeniyetlerinden biri olan Sümerlere kadar uzar. Dünyanın ilk destanı olan Gılgamış Destanı’nda şiirsel söyleyişler dikkat çekicidir. İnsanlık tarihinde ilk şiirler Çin kaynaklarında olduğu gibi şarkılar ve destanların sözlü olarak söylenmesi ihtiyacından doğmuştur. MÖ 300’lü yıllarda Aristoteles şiirin bir sanat olduğu fikrini ortaya atmış ve bu sanatın inceliklerini Poetika adlı eserinde anlatmıştır. Ancak Aristoteles bu eserinde şiirin daha çok drama, şarkı, trajedi ve komedideki işlevi üzerinde durmuştur. Daha sonraki çalışmalar, yineleme, mısra biçimi ve kafiye gibi özelliklere yoğunlaşmış ve şiiri tartışmasız olarak bilgilendirici, düzyazı formlarından ayıran estetik konusuna vurgu yapmıştır.
Şiirin eski Türklerdeki karşılığı olarak “koşuk, yır, özün” gibi sözcükler kullanılmıştır. Genellikle sözlü anlatım geleneği çerçevesinde varlığını sürdüren eski şiirimiz, İslam medeniyetinin etkisiyle Arap ve İran edebiyatına ait şiir teknikleriyle daha zengin bir anlatım imkanına kavuşmuştur. Türk şiirinde sırasıyla İslam öncesi, İslami dönem (divan şiiri ve halk şiiri) ve modern şiir olmak üzere üç şiir geleneği görülmektedir.
Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren şiir dile yön veren temel yaratıcı güç olarak daha fazla anılır oldu. Günümüzün küreselleşen dünyasında şairler artan oranda farklı kültür ve dillerden biçimleri, tarzları ve teknikleri uyarlamaktadır.
Şiirin Özellikleri
Şiir, bir duygu aktarma sanatıdır. Öğretmek ve yönlendirmek yerine sezdirmeyi, hissettirmeyi amaçlar.
Şiiri düz anlatımdan ayıran en önemli özellik söyleyiş güzelliği ve akıcılıktır. Dizelerin belli kurallar dahilinde alt alta sıralanması, dize sonlarında ses benzerliklerinin olması, her dizenin ölçülü ve ahenkli bir şekilde kurulması şiirin karakteristik özellikleridir.
Şiir, dilin çok anlamlılığı ve ahenkli oluşu ile diğer edebi türlerden ayrılır. Şiirde bir araya gelen kelimeler, farklı çağrışımlar ve ahenkli yapılarıyla birlikte bambaşka bir bütünlük oluşturur. Bu bakımdan şiir, çok anlamlılığa ve farklı yorumlara açık bir edebi türdür.
İlk şiirler yazılı olmayıp doğaçlama olarak ümmi ozanlar tarafından söylendiğinden çoğu geçmişin karanlıklarında erimiş, fakat Zent Avesta gibi bir kısmı çok az değişikliğe uğrayarak günümüze değin gelebilmiştir.
Hemen hemen bütün İlk Çağ uygarlıklarında şiire rastlanmaktadır. Asurlarda “İstar’ın Cehenneme Gidişi”, Mısır uygarlığında “Nil Manzumesi” gibi örnekler bunu kanıtlamaktadır.
Türk Şiirinin Tarihsel Gelişimi
Türk şiiri de diğer uluslarda olduğu gibi ilkin dini törenlerden doğmuş, daha sonra da din dışı konularda gelişimini sürdürmüştür. Sözlü olarak Asya’da başlayan Türk şiirine “yır” adı ile önce Orhun Yazıtları’nda daha sonra da Divanü Lügati’t Türk’te rastlanmıştır.
Yüzyıllarca edebiyatımızın ana anlatım aracı şiir olmuştur. Edebiyatımızda hikâye bile mesnevi yoluyla şiir biçiminde anlatılmıştır. Edebiyatımıza giren sayısız yazı türleri olmasına karşın, biz edebi zevkimizi yüzyıllar boyu şiirden almış, şiiri sevmiş, şiiri benimsemişizdir.
Türkler, 8. yüzyıldan itibaren yazılı eser vermeye başlamıştır. Orhun Kitabeleri Türkçenin ilk eseri sayılır. Yazılı Türk edebiyatı da bu eserin yazılmasıyla başlar. Ancak Türk şiirinin sözlü bir gelenek olarak çok daha eskilere dayandığını bilmemiz gerekir.
Türk şiirinin bilinen en eski örneği Çin yıllıklarında bulunmakta ve 329 tarihini taşımaktadır. İslamiyet’in kabulünden önceki Türk edebiyatının asıl zengin ve değerli bölümü yazılı edebiyat olmayıp sonradan yazıya geçirilmiş sözlü edebiyat verimleridir. Sonradan derlenip yazıya geçirilen örnekler Türklerin zengin bir sözlü edebiyatının varlığını kanıtlamaktadır. (Kaynak: internet siteleri ve şiir kitapları)