Mis kokulu kadife çiçeği savurur renkleriyle zamanı allak bullak olur duygularımız . Hani daha dün yaşanmışçasına iklimler değişiverir ayak ucumuzda . Bir bebek dünyaya gelir bir umut filizlenir bir bebek dünyadan gider bir dua düşer avuçların ortasına . Vuslatı haykıran yalnızca mısralar değil de tüm azalar olduğunda sahiplenir kâlp sevgiyi oysa . Haydi ne duruyoruz der akrep yelkovana , tarih kitaplarında mı kilitlenmeli hayâller , sandıkların küf kokusundan çıkarmalı çeyizlerin alâsı taze baharları .
Kafka’nın Gregor’u gibi hapsedilmeyi beklememeli tavan aralarına , ya o tavan araları dediğimiz yer nefesimiz kadar yakınsa doğrularımıza . Hayır ! yüzlerce binlerce gönülden hayır diyen yankılar vurur durur duvarlara .Boşluğa düşmeyecek denli güçlü bir mirasın çocuklarıyız biz , düşünen bir neslin düşündüren mirasçıları . Yeniden yazılacaksa zaman yeniden sıfırlanacaksa tarih bunu yapan sadece biz olmalıyız evet biz .
Doğrular da bir olmalı doğurulan yarınlar da . Her kafadan çatlak sesler değil birleştiren nefesler yükselmeli evrene . Kainatı defterine geçiren melaikeler düşünen varlıkta bulmalı en derin hissiyatı . Birey faniliğinin azazil canilğinin farkında , güçlü nesillere hazırlanırken karanlık kuyulardan teğet geçen gönülleri tertemiz kaynaklarla beslemeli .
Çetin sınavlardan korkmamalı yürekler çınar ağacının gövdesinde soluklanırken . Ne başıboş bırakmalı hayatı ne de hayatın başıboş bırakılanı olmalı .
Bütün bunlar birer nasihat mi diye çırpınırken cümleler içinden seçmeden dökülüverir virgüller . Bir ressamın şahane tablosunu hiç hesapsız gözler önüne seren yaratıcı (c.c.) yaratılan o muazzam varlıktan yalnızca kulluk bekler . Peki ya ademoğlu ne bekler kendinden , her daim keskin bir zaman kılıcının gölgesinde esneyip dururken ?
Kanatlarını sonsuzluğa bırakmış martıların çığlığı bir ibadet senfonisini dinletirken gök kubbeye yer kubbede asıl ibadetlerden yoksunların vay haline !
Mükemmel işleyen bir saât gövdelerin üstünde tik taklarıyla atıp duruyor ve tüm ahali kendi hazinesinden bihaber başkalarıyla meşgul oluyor . Küçük düşünen zavallılar ordusu savaşa her daim hazır fakat bu işte bir gariplik olsa gerek neyle niçin savaştığından habersiz bir avuç densiz .
Kahramanlık gün be gün inerken basit oyunların ödülü mertebesine eşref’i mahlukat ayaklar altında ezilirken kan kaybedercesine , besmelenin nurunu insanlık onurunu hatırlamanın silkinip köhne uykulardan yola koyulmanın , Fatih’in ve fetihin tam vakti bugündür belki de !
İğne de çuvaldız da her daim bize sürçü lisan ettiysek affetmek büyüklüğü hepinize !..