İnsan ne ile ve ne için yaşar ? Kolay cevap verilebileceğini sandığımız lâkin yanıtlarken oldukça zorlandığımız bu soru düşünen her varlığın aklının bir köşesinde daima cevabını bulmayı bekler . Samimi , içten gelen  cümleler  kendimizle yüzleştiğimiz en güzel itiraftır aslında . Günün ışıklarıyla başlar hayat şanslı sayılanlarımız için kimileriyse gün ışımadan sıralanmıştır yoluna . İş , güç , yaşam telaşı koyarız adını da hiç kimsenin aklına birikimler telaşı diye kaydetmek gelmez .

Mis kokulu kadife çiçeği savurur renkleriyle zamanı allak bullak olur duygularımız . Hani daha dün yaşanmışçasına iklimler değişiverir ayak ucumuzda . Bir bebek dünyaya gelir bir umut filizlenir bir bebek dünyadan gider bir dua düşer avuçların ortasına . Vuslatı haykıran yalnızca mısralar değil de tüm azalar olduğunda sahiplenir kâlp sevgiyi oysa . Haydi ne duruyoruz der akrep yelkovana , tarih kitaplarında mı kilitlenmeli hayâller , sandıkların küf kokusundan çıkarmalı çeyizlerin alâsı taze baharları .

         Kafka’nın Gregor’u gibi hapsedilmeyi beklememeli  tavan aralarına , ya o tavan araları dediğimiz yer nefesimiz kadar yakınsa doğrularımıza . Hayır ! yüzlerce binlerce gönülden  hayır diyen yankılar vurur durur duvarlara .Boşluğa düşmeyecek denli güçlü bir mirasın çocuklarıyız biz , düşünen bir neslin düşündüren mirasçıları . Yeniden yazılacaksa zaman yeniden sıfırlanacaksa tarih bunu yapan sadece biz olmalıyız evet biz .

Doğrular da bir olmalı doğurulan yarınlar da . Her kafadan çatlak sesler değil birleştiren nefesler yükselmeli evrene . Kainatı defterine geçiren melaikeler düşünen varlıkta bulmalı en derin hissiyatı . Birey faniliğinin azazil canilğinin farkında ,  güçlü nesillere hazırlanırken  karanlık kuyulardan teğet geçen gönülleri tertemiz kaynaklarla  beslemeli .

Çetin sınavlardan korkmamalı yürekler çınar ağacının gövdesinde soluklanırken . Ne  başıboş bırakmalı hayatı  ne de hayatın başıboş bırakılanı olmalı .

Bütün bunlar birer nasihat mi diye çırpınırken cümleler içinden seçmeden dökülüverir virgüller . Bir ressamın şahane tablosunu  hiç hesapsız gözler önüne seren yaratıcı (c.c.)  yaratılan o muazzam varlıktan yalnızca kulluk bekler . Peki ya ademoğlu ne bekler kendinden , her daim keskin bir zaman kılıcının gölgesinde esneyip dururken ?

        Kanatlarını sonsuzluğa bırakmış martıların  çığlığı bir ibadet senfonisini dinletirken gök kubbeye yer kubbede asıl ibadetlerden yoksunların vay haline !

Mükemmel  işleyen bir saât gövdelerin üstünde tik taklarıyla atıp duruyor ve tüm ahali kendi hazinesinden bihaber başkalarıyla meşgul oluyor . Küçük düşünen zavallılar ordusu savaşa her daim hazır fakat bu işte bir gariplik olsa gerek neyle niçin savaştığından habersiz  bir avuç densiz .

Kahramanlık gün be gün inerken basit oyunların ödülü mertebesine eşref’i mahlukat  ayaklar altında ezilirken kan kaybedercesine , besmelenin   nurunu insanlık onurunu hatırlamanın silkinip köhne  uykulardan yola koyulmanın , Fatih’in ve fetihin  tam vakti bugündür belki de !

İğne de çuvaldız da her daim bize sürçü lisan ettiysek affetmek büyüklüğü hepinize !..

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981