Uzun bir süredir köşe yazısı yazamıyorum işlerimin yoğunluğundan ötürü ancak tabi ki köşe yazısı da bizim yaşam biçimimiz aslında…
Başta bir kurum müdürü olmak üzere bazı okuyucularım sağolsunlar bu hususta bana sitemde bulundular. Merak edilmek aranmak güzel bir duygu… Bunu çekemeyenler çatlamasınlar elbette ama eşeğini başka yere bağlasınlar…
Biz fırsat oldu mu yazacağız…
Sütunlarını, gazetelerini bu hususta esirgeyenlere de diyeceğimiz şudur ki, “ Biz yeri geldi mi düşüncelerimizi suya da yazarız…Merak etmeyin siz!”
Biz halkın kalemiyiz..Bizim kalemimiz kalemizdir, namusumuzdur. Onu bir yere kiralamayız biz…Bunu yapanlara acırım ben…
Bizim Fakir’in dediği gibi “ Yazıyorsak sebebi var…”
Ve bütün bu hususları aktardıktan sonra geçelim yaşamın içine bakalım neler var?
***
Dağın başında kurdu görmüşler... Düşünceli vaziyette boz ahlatın altında oturuyormuş...
Gelip geçenler sormuşlar: " Niye düşüncelisin koca Kurt..Sen ki şu dağların en kudretlilerindensin!..
"Valla " demiş kurt...
"Eskiden kuzuları bile kandıracak bir inanç, bir kendime güvenmek var idi bende...
Şimdi kuzuların sessizliği beni ürkütüyor ondan tedirginim..."
***
Pazartesi Pazarını dolaşıyorum dün… Tezgahlara da bahar gelmiş tabi ki…Kış sebzesi yavaş yavaş kendini yaz sebzesine, kış meyvesi yavcaş yavaş bahar meyvesine devrediyor nöbetini… Tabi devrederken de uçuk fiyatla tezgahta yerlerini almış bulunuyorlar.
Çilek düşmüş tezgaha ama kilosu en az 10 liradan… 5 liraya da çilek var ama tabi ki fiyatına göre kalitesi de…
“Düştüüüü Teyze düştüüüüü…” Diye haykıracak oluyor tezgahtar genç. Onu hemen yakınındaki bir zabıta memuru uyarıyor, “ Bağırmak yok..bağırmak yok…”
***
16 Nisan tarihinde hastahanede yatmakta olan veya evde bakım hizmetlerinden faydalanan hastalar 444 38 33 numaralı telefonu arayıp randevu almaları halinde sağlık Bakanlığı tarafından oy kullanmaları için sandığa götürülüp getireleceklermiş ...
Vay be! Hizmet dediğin böyle olur…
***
Kağıt üzerinde, hikaye üzerinde çok temiz bir toplumuz değimli? Hatta yeri geldi mi “ Biz Osmanlı torunu ki, temizliği ecnebi millete öğreten biziz…”
“…O o zaman imiş…” dedirtecek cinsten görüntüler görüyoruz çevremizde…
Adam evinin temizliğini yapmış, çöpünü komşusunun bahçesine sallamış gizliden…
Güneş açtı ya..Kırlar şimdiden çöplük içinde… Önüne gelen eline geçeni çöp kutusu yerine rasgele sağa sola fırlatmış gitmiş…
Sahil, yol ve orman kenarları moloz ve çöplük dolu…
Bunları buraya başka ülkeden veya gezgenden gelip atmamışlar tabi ki, bu ülkenin insanı attı…
Ondan sonra “çok temiziz çok” öyle mi?
***
Çocuk olamadan büyüyenlerin, insan olamadan makam sahibi olanların, muhabir bile olamadan muharrir geçinenlerin yaşadığı ülkedeyiz…
Ne acıdır ki eskiden ülkemiz böyle değildi…
Bir dejenerasyon (bozulma) almış başını gitmiş…
Aile Birliği çatırdıyor…
Boşanmalar almış başını gidiyor…
Düğünler, söz ve nişan merasimleri sanki sadece takı kazancı ve ganimeti için yapılıyor sanki…
Ondan sonra evlilik olayı mı?
Canım anlaşma halinde bir celseye bakıyor bu iş…
***
Bir çoğu ne oldum havasında…
Arkadaşlıklar, dostluklar sadece ticari çıkar ilişkisine dönüşmüş…bu olmayınca kimse kimseyi aramıyor bile...
Akrabalıklar artık yabancılaşma sürecine girmiş, sadece bayramdan bayrama hatırlanabilen bir olgu haline dönüşmüş…
Ondan sonra bundan yirmi yıl öncesini gel de özleme!
Sohbetimizi sürdüreceğiz…
ŞİMDİLİK SAĞLICAKLA KALIN!