Kalçanın yalnızca bir et parçası olmadığını fark ettiği gün geldi birden aklına. Ardından, ilk defa öpüştüğü günü hatırladı; ağzı sarımsak kokan bir kızla. Tüm o kokuya rağmen, kendisini geriye çekemediği günü. ‘Açlık böyle bir şey herhalde’ dedi, kendi kendine.

Acaba o kalça, şimdi hangi koltuğun üzerinde oturuyordur, diye düşünmeye başladı. Ya da sarımsak kokan o ağız, şimdi nerelerdeydi. Gözleri, dizindeki yara izine takıldı birden. Aynada yüzündeki çizgileri incelemeye başladı. Acaba hangi çizgiydi, o yaraya ait yaşanmışlığa tekabül eden.
Mutfağa gidip, dolaptan bir salkım üzüm aldı. Kısa bir süre avucundaki üzüme baktıktan sonra, bir salkım üzümün efkarını dindirmeyeceğini fark edip, dolaptaki üzümün hepsini aldı ve cam kenarındaki sandalyeye oturdu.

Elinde bavullarıyla, bir tren istasyonunda beklerken rastladı gençliğine; gitmekle - kalmak arasında. ‘Ya gitseydim’ diye düşündü, ‘belki bambaşka olurdu her şey.’

Tekrardan mutfağa gidip üzümün yanına, biraz beyaz peynir, biraz da kavun kesti. Dışarıda insanların şemsiye kullanmasını gerektirmeyecek kadar hafif yağmur çiseliyordu. Ayağa kalkıp bir süre yoldan geçen insanları izledi. ‘Ne kadar da telaşlı görünüyorlar’ dedi, mırıldanarak. Belki de bugüne kadar telaşla yapacağı bir işi olmadığındandı bu şaşkınlığı.

Lise aşkıyla aynı şehrin havasını solumak için, tayininin çıktığı küçük kasabaya gitmekten vazgeçip, istifasını vermişti. Fakat onun kendince yaptığı bu kahramanlığın, sevdiği kızın gözünde hiçbir önemi yoktu.

‘Ne kadar da çok keşke dediğim şey varmış’ dedi, sessizce. Ardından, ‘keşke gitseydim’ diye geçirdi içinden, bir kez daha. Oysa kaçıp, başka bir şehre giderek, ‘keşke gitmeseydim’ de diyebilirdi.

Ne tesadüftür ki, bunları düşünerek sokaktan geçenleri izlediği sırada, cama vuran su taneciklerinin hızlandığını, önündeki tabakta bulunan üzümün ise azaldığını fark etti.

Camdaki su tanecikleriyle birlikte, geçmişte gezinmeye devam ediyordu ki, tabaktaki üzümlerle günü kurtaramayacağını anladı ve o klasik üzgün adamın ağlayarak yağmurda ıslanma sahnesini gerçekleştirmek için şemsiyesini almadan sokağa çıktı.

Yaklaşık 20 dakika boyunca ıslandıktan sonra manavı bulabildi. Cila yapmak için yarım kilo kara üzüm alıp, deniz kenarına gitti. Islak banklardan birine oturacağı sırada, bir köpek sürüsünün hızla üzerine geldiğini gördü. Koşarak kaçarken, üzümleri koyduğu poşeti unutmuştu. Bir ara duraksayıp, arkasına baktığında köpeklerin poşeti parçaladığını gördü.

Çok ağladı, ıslandı, ‘keşke evden çıkmasaydım’ dedi.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981