Terör örgütü ile pazarlıklarda akil adamlara ihtiyaç duyulmuş. Akil adamları Meclis değil, Hükümet seçecekmiş...
Başbakanın aklı mı yok?
25 bakanın aklı mı yok?
Meclis’e göderdiklerimiz boşuna mı?
Biz seçmenlerin aklı mı yok?
Demokrasilerde Meclis vardır, bağımsız yargı vardır; bunlar çözmüyorsa, sandık vardır.
Adı referandum olur, genel seçim olur, farketmez; aynı kapıya çıkar.
Medyatik, ünlü bazı isimler Hükümet tarafından akil adamlar olarak belirlenecekmiş.
Bu isimleri terör elebaşısının belirlemediğine, onun oluru alınmadan belirlendiğine; seçmeni kim ikna edecek?
Yaşar Kemal kim? Kadir İnanır kim?
Oral Çalışlar, Ali Bayramoğlu kim?
Mithat Sancar, Tarhan Erdem kim?
Eski Yunan’da bir polis devletindeyiz herhalde...
Birileri aristokratlar üretiyor ve ardından birlikte onları kutsuyoruz.
Yiğidim Jöleli unutulduğuna ağlamaz mı?
Çandaroğlu Cengiz Han hırsından yeniden Filistin’e dönmez mi?
İsimleri duydukça benim aklım kabul etmedi. Herhalde ben akil değil, sakil bir adamım.
Tarihçi/Müzikolog/Feylesofumuz Bardakçızade Murat, “akil obur anlamına gelir” dedi ya, haklı adam. Akil denenler, imaj ve para edecek ne kadar ulusal değer varsa, tüketmişlerden oluşuyor.
Analar ağlamasın diyeceksiniz, ardından akil adamlar servis edeceksiniz...
Akil kadınlar servis edilsin diye, babalar gibi ağlamak mı gerekiyor?
Aysun Kayacı “ben de çobanım” deyip, seçmen kütüğünü Kandil’e taşırsa ne yapacaksınız?
Nur Sürer “İmralı’da Aşk” filmi çekmek için Kültür Bakanlığı’ndan destek isterse, ha!..
Nevruz etkinliğinde Türk Bayrağı olmayışına “Olsaydı da, yakılsaydı daha mı iyi olurdu?” diyen kafalardan başka bir şey beklenmez tabi...
Ölümü gösterip sıtmaya razı edileceksek bilelim. Doğruca gidip, kurutulmuş Ece Gölü’ne işeyelim. Sıtma da bari kendi üretimimiz olur.
Akil adamlığı içine sindirecekleri, tarih mandacı diye etiketleyecektir. Gelecek nesiller de, bu silikon aristokratların mezarlarına tükürecektir.
Sakil adam olarak, uyarmak da bana yakışır.