İktidar koltuğu, oturan için kalkması zor bir yerdir. İktidar derdi olmayanın demokrasiyi içselleştirmesiyle, iktidar olanın demokrasiyi maske diye kullanması aynı şey değildir.
Başbakan bugüne kadar kafasındaki yönetim modelini oluşturacağı inancı ile veya “Nasılsa seçmen üç dönemden fazla iktidarda tutmaz” varsayımıyla hareket etmiş; Başbakanlık koltuğuna dört dönem oturmayacağını bir tür ilke olarak sunmuştu.
Takvim sıkışıyor ve Erdoğan’ın hesabı tutması giderek olanaksızlaşıyor.
Önce A Planı olarak ‘Başkanlık’ modelini tartıştırdı. B Planı ve bana göre asıl planı ‘Yarı Başkanlık’ modeliydi, şimdi de onu tartıştırıyor.
Başkanlık sistemi, eyaletlere bölünme, her şeyiyle bağımsız bir yargı, meclis dışında bir de senato gerektiriyor. Özetle “denetlenebilir, yargılanabilir Başkan” olmayı kabullenmek demek. Bu konum, Erdoğan’ın siyaset tarzına taban tabana zıt! Oysa Yarı Başkanlık modeli, Erdoğan için biçilmiş kaftan. Başkan seçil, Başbakan ata, meclis çoğunluğu elinde olsun, yargıyı sen biçimlendir...
Zaman hızla akıp geçiyor, takvim sıkışıyor. Son kamuoyu yoklamaları, karşısına tek aday çıktığında Başkan seçilmesinin artık olanaksız olduğunu söylüyor. Yalnızca kendi yaptırttığı anketlerde bile alacağı oy oran yüzde 50-54 düzeyinde.
Karşısına çıkacak rakip hiçbir şey demese, hiçbir şey yapmasa başlangıç oy oranı yüzde 45-50. Propaganda süresi başladığında, arkadan gelenin avantajlı olacağını tarih de, dünya pratiği de açıkça gösteriyor.
Bu arada Anayasa Mahkemesi raportörü Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin 7 yıl olması gerektiğini yazdı. Mahkeme elbette kendi kararını verecek ama Erdoğan’ın sade bir yurttaş olma riski de mevcut.
Her seçim oy artırıyor, üç dönem iktidar oluyorsunuz. Partinizde tek ses sizsiniz. Havayı germeyip, vaziyeti idare etseniz, yine ilk seçimde Başbakansınız...
Buna karşın, ortam rahatken öyle bir yanlış yapmışsınız ki, durduk yerde iktidarı bırakmak durumundasınız ve yargılanmaya açık sade bir yurttaşa dönüşebilirsiniz... Gel de gergin olma!
Bu gerçeği bilen ve Erdoğan karşısında esas duruşta olan, ama yaşananlar ve yaşadıkları yüzünden zamanı kollayan güç odaklarını, Eylül’den başlayarak şıkıdım şıkıdım oynar görürsek, ben kendi payıma hiç şaşırmayacağım.
Erdoğan’ın belirlediği gündemle muhalefet yapan Kılıçdaroğlu bile “yapıcı muhalefet” denemeye kalkıyor. Adına ‘Kürt Sorunu’ dediği ve bence etnik kimlikle tanımlandıkça çözümü olanaksız Güneydoğu, Ortadoğu ve hatta küresel bir sorun için; hanidir görüşmediği Başbakan’la masada...
Yazı yazanlar öngörüden özenle kaçınırlar. Kariyer kaygım hiç olmadı; bu nedenle her koşulda öngörümü rahatlıkla paylaşırım.
Erdoğan’ın ‘Yarı Başkanlık” modelini oturtma düşü eğer gerçekleşirse, atamak istediği Başbakan, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu görünüyor; çünkü 2013'de, o da koltuğunu bırakacak. TUSCON Başkanı TOBB seçimine aday çıkarmayacaklarını açıklarken, TOBB için pazarlığın bir yerlerde şimdiden bittiği anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı Gül’ü de unutun, erken emekliliği bence çok olağan. Ortadoğu’da “Akil adam” rolü boş! Neden dertlerden sıyrılmış başını, bu saatten sonra derde soksun ki?