Eğitim; canlıların belirli metot ve davranışlarla yaşamlarının biçimlendirilmesidir. İnsan doğumundan son nefesine kadar farkında ya da değil; eğitime tabidir. Bilgi eşliğinde eğitim; benliğini kazanmış bir çocuk için ilk defa ebeveynleri aracılığıyla, devamında ise okul dediğimiz sistemli bilgi ve davranışların aktarıldığı kurumsal yapılar tarafından aktarılır. Bu uzun maraton, kendini tanımaya çalışan her çocuk ve genç için sancılı, bir o kadar da anılarla doludur.

Ülkemizde bu süreç, diğer ilerici ve yenilikçi ülkelerin eğitim sistemlerinden daha zorlu bir yarış niteliğindedir. Eğitim sistemimizi, hayata kazandırılma aşamasında kağnı hızıyla işleyen bir hantal sisteme dönüştürmüşüz. Neredeyse son zamanlarda medyayı meşgul eden beşikten başlayıp, orta yaş bunalımına kadar devam eden eğitim modeli; sınavlar, sorgulamalar, aile baskılarıyla süregelen, toplumla bireyi çatışmaya sürükleyen kaos dolu bir örgü, kesmekeş, çıkmaz bir sokak haline dönüştü...

Eğitilerek toplumda eksilen parçanın yerine monte edilmeye çalışan, hayallerinde ise çok farklı bir rol üstlenen genç; yaşamaya mecbur edildiği durum itibariyle toplumun uyumsuz parçası haline dönüşür… Bu uyumsuzluğun temelinde yatan sebep; son 40 yıl içersinde defalarca çökmüş ve resetlenmiş bir eğitim sisteminin olmasıdır. Çözüm olarak başarıyı yakalamış ülkelerin kültürel yapıları, aile düzenleri, milli gelirleri hesaplanmadan sistemleri dayatılmış ya da her seçimle gelen siyasetçi bilinçsizce eğitime el atmış; kendi ideolojilerinin ürünü sistemleri benimsetmeye çalışmıştır. Sürecin sonunda ise değirmentaşında ufalanan buğdaylar gibi global dünyanın gerçeklerinden uzak nesiller filizlenmekte...

Çözümsüzlüğün basit bir bilgi akışı: ÜSS-ÜYS, ÖSS-ÖYS, YGS-LYS, LGS-SBS, kredili sistem, 4 yıllık lise, 6 yaşında eğitime geçiş, 8 yıllık kesintisiz eğitim, ÖSYM'nin kendi yaptıklarının farkında olmayışı, yeni yetişen nesiller üzerinde kobay etkisi ve 10 bilinmeyenli denklemin çözümünü okula başlayan çocuktan istemekle eşdeğer…

Her gelen kendinden bihaber; eğitim ile bilgisi sadece vaadetmekten öte gidemeyen bakanlar bakamayanlar…! İdeolojik savaşları uğruna bir ülkenin kaderini ellerinde tuttuklarını farkında bile değiller! Ülkemin, dünyanın en prestijli 500 büyük üniversiteleri arasına giremeyen teknolojiden uzak bilime kapalı ibadetin temel teşkil edildiği bir köle toplum hale getiren bir eğitim sistematiği gelişmekte…

40 yıldır bu ülke topraklarında yetişen bilimadamı, ressam, heykeltıraş, düşünce adamı, yazar bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az... Nedeni ise ülkemin sözde büyük, icraatta küçük yöneticilerin kutup savaşları. Onlar rant ve koltuk kavgası yaparken ülkem düşünce erozyonuna uğramakta. Ulu Önder ATATÜRK'ün köy enstitüleri ve yenilikçi laik eğitim sistemini rayından çıkarıp güncellikten uzak kullanabileceği nesillerin temelini atmak, sistemin tek isteği… Batılı ülkelerin rant savaşı yaptığı ülkemin insanları üzerindeki büyük planları BOP ile sınırlı değil ki. Dört koldan saldırıyorlar. Gençleri dünyanın gerçeklerinden uzak tutmak için ülkelerinin stratejik savaş araçları olan teknoloji ve sanal gerçeklik sayesinde taze beyinleri köleleştirip kullanmaktalar.

Yetişen nesiller üzerinde facebook ya da twitter'da fotoğraflarının  beğenilmesi  gençler için gelecekte seçeceği mesleğin eğitimindeki bir bilgiden çok daha kıymetli…!

Suçlu kim?
Daha kendi kararlarını alamayan gençleri yetiştirmekle sorumlu olan bakanlıkların ya da yöneticilerin egoları ve kendi aralarındaki siyasi hesaplarını gençler üzerinden görmesi; ülkeyi geleceksiz bırakıyor... Şu unutulmamalı ki; bu toprağın insanının kendinden başka kimsesi yok. Sizin bu öngörüsüzlüğünüz, en kötü düşmanımızdan daha tehlikeli.  Amaçsız bir toplum; kaptanı olmayan rotasız bir gemi gibi bizi karanlık sularda kaosa sürükler... Bunun olmaması için bir avuç eğitim savaşçısı olarak daha ne kadar dayanacağız, bu da başka bir bilinmez...



banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981