Bu iktidar her şeye tamamıyla rövanş mantığı ile bakıyor. Taksim’e cami yapmak da... AKM’yi yıkmak da... Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etmek de... Hep bu rövanş kafasının ürünü...
Yok kent müzesiymiş, yok yayalaştırmaymış... Hepsi hikaye...
Taksim Topçu Kışlası bir gerici ayaklanması olan 31 Mart İsyanı’nın simgelerinden biriydi. Gericiler bu kışladan isyanı başlattılar. Ayrıca burası İstanbul’un işgali sırasında Fransızların elindeydi ve ülkenin bağımsızlığı için çalışanlara karşı işkencehaneydi.
Taksim on yıllardır bu ülkede toplumsal muhalefetin, kitlelerin dinamizminin adresiydi. İşte buraya Taksim Cami yaparak, gericiliğin simgesi bir binayı yeniden inşa ederek rövanşı alacaklar. Dertleri bu...
Anlayacağınız Taksim protestoları ve tüm yurda yayılan eylemler nasıl ki artık sadece birkaç ağacın kesilmesi olayı değilse, iktidarın peşinde olduğu şey de sadece Gezi Parkı’na AVM inşa ederek rant sağlama düşüncesi değildir.
Tüm ülkede milyonlarca yurtseverin tepkisi, bu direnci hakkında neler yazılabilir ki... Nasıl tarif edilebilir, nasıl tahlil edilebiliriz şu bir haftadır yaşadıklarımızı... Tüm bunları kavrayacak, anlatacak bir yazı yazmak imkansız gibi geliyor bana... Kelimeler yetersiz kalır... Ancak selam durur, önünde eğilebiliriz bu tepki, bu kararlılık, bu direnç karşısında... Dilimiz döndüğünce de bir şeyler söylemeye çalışıyoruz işte...
Yaşananlardan öğrendiğimiz en önemli şey; korku eşiği aşıldı bir kere... Biga’daki yürüyüşte hiç tanımadığım bir kardeşin dediği gibi: “Artık nasıl olacağını öğrendik...” 
Bir araya gelmeyi, tepki göstermeyi ve bunların sonucunda geri adım attırmayı öğrendik. 
Boşuna denmiyor; “Omuz omuza” diye, “Sen yoksan bir eksiğiz” ya da “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” diye...
Yıllardır susuyorduk... Ama şimdi çok ağır bir tokat indi... Şırrraaaak!
Bu eylemlerde siyasi parti yok, siyasi görüş yok. Halk var, başörtülü kardeşler var, pırıl pırıl liseliler bile var. Çapulcular yok, marjinaller yok, eşkiyalar yok… Hayatında bir protesto eylemine katılmamış, polisle karşı karşıya gelmemiş insanlar var…
Taksim’e çıkan, Beşiktaş’a giden, Kadıköy’de yürüyen tanıdıklarımı, Çanakkale’de Biga’da gördüklerimi sıralayayım yeter… Kardeşim, yeğenim, eniştem… Gazeteci arkadaşlar, profesör bir abim, uluslararası bir şirketin Türkiye temsilciliğinde yönetim kurulu üyesi bir başka abim… Çanakkale’de bebeklerinin arabasıyla yürüyen genç bir çift ya da 60’ına merdiven dayamış hanımlar ve daha niceleri… Çünkü hepimiz: bu kibirden, bu baskıdan, bu yasaklardan, bu hükümranlıktan bıktık…
Yoksullaştırmadan, işsizlikten, dini politikaya alet etmeden, kadrolaşmadan da... Öğrencileri dövmenizden, kızların böğrüne basmanızdan, 1 Mayıs yasağınızdan da... Yandaşlara bol keseden ulufe dağıtılmasından, daha çok para için doğanın tahrip edilmesinden de...
Hukuksuzluktan, konuşanın hapse atılmasından, yoksul insanlara “Ananı al da git” denmesinden de...
Gazetecileri korkutup sindirmenizden de...
Eğitimin dini eğitime dönüşmesinden, bayrak ve Cumhuriyet nefretinden de...
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981