Çılgınlar gibi bilardo oynuyorlardı. Anlamadığım için bir kenarda durup izledim. Onlar güldüğünde gülüp, ciddiyete büründüklerinde ciddi oldum. Topa vurduklarında, kısa süreli hani filmlerde olur ya, bir imge insanı anılarına götürür. O tür bir şey oluyordu. Bambaşka şeyler düşlüyordum. Bu kısa süreli dalışlar “şu biiir, bak şimdi vuruşa bak” dürtüşleriyle son buluyordu. Vakit bir şekilde akıp giderken Fuat abi; “Buradan evlere dağılırız” dedi. Topluca onayladık. Yarın da kahvaltıdan sonra pişpirik yaparız, arkadan denize ineriz, akşam da pileysıteyşın çeviririz” dedi. Yine topluca onayladık.

Eve gittim. Üzerimdekileri çıkartıp baksırımla kaldım. Bu uygunsuz vaziyetimle günün muhasebesini yapıp eskiye dair şeyler düşledim; tavanla bakışıp gülümserken. Sivrisineğin ani saldırısıyla bu durumdan çıktım. Tebessümle acının birbirine karıştığı surat ifademle uykuya daldım.

Tost çay ikilisiyle kahvaltı yaptık. Çayı pek sevmem. Bardağın dibine ulaşırken “çek onu çek” diye uyarıldım. Bu tür çay muhabbetlerinden pek anlamadığım için Hakan abinin suratına bir süre aval aval baktım. “Oğlum bitirsene çayını, doldurcam” dedi. “Hee” dedim.

Kağıt oyunlarıyla da aram pek iyi değildi. Yancı olarak pişpiriğe katıldım. O sırada nasıl olduğunu anlamadığım halde üçüncü bardağı bitirip dördüncüye koştuğumu fark ettim. Farkında olmadan ortama alışmış, yaşanan her şeyi normalleştirmiştim.  Alışık olmadığım bir yaşam ve tatil şekliydi. Erkek yurdu gibiydik. Aramızda dişi uçuşan nesneler dışında hiçbir dişi yoktu ve bunun böyle devam etmesi için dişilerin olmadığı, sap mekanlara gitmeye özen gösteriyorduk.

Sahile indik. Sahilin en erkekler hamamı köşesini tercih ettik. Yüz üstü yatıp ‘kumu en fazla hangimiz oyabilir’ oynadık, içimizden. Akşamki pileysıteyşın turnuvası hakkında konuşulmaya başlandı. Daha önceden yaptıkları tüm faaliyetlere yancı olarak katılan ben; “Akşam alırım ifadenizi hee, iyiyimdir pileysıteyşında” dedim.

Akşam oturduk. Oyunumuzu oynamaya başladık. Hem ortamın en küçüğü olduğumdan hem de ağız alışkanlığından herkese abi diyordum. Ortamın en kıdemlisi ve kurucusu olan Fuat abiye maçtan önce “Abi alıcam ifadeni, pis oynarım ben bu oyunu” dedim. “Temiz konuşman yeterli” dedi. Bozdu beni. Herkes gülmeye başladı. Sinirlendim. Maç sırasında tuşlara basarken sanki Fuat’ı yumrukluyordum. “Yavaş bas tuşlara oğlum, alet bize lazım” dedi.

Herkes tekrar pis pis gülmeye başladı. Hepsine sinir oldum. Üstüne de Fuat abi kornerden gelen topa kafayla çakınca golü de yedim. İpler iyice koptu. Yenildim. Maç bitince balkona çıkıp oturdum. İçeriden gülüşmeler geliyordu, ben balkonda olanlara anlam vermeye çalışırken.

Sonra Fuat abiyi gördüm önümde, elinde sigarasıyla. “Ne oldu oğlum maça mı üzüldün?” dedi; sigarasında koca bir nefes alarak. “Maçla alakası yok abi” dedim. “Ee şakalara mı kızdın?  Öylesine söyledik onları ciddiye alma, hem alış artık bunlara” dedi. “Durumun maçla ya da sizle ilgisi yok. Ben onu çok özledim abi. Sesini, kokusunu.

Hem ben onsuz...” diye cümleye başladığım anda araya girip; “yapmak zorundasın” dedi.

“Arkadaşlarla daha çok vakit geçirip, pişpirik oynamak zorundasın. Yani o var ama bir bakıma da yok” dedi. “Onun için sen yoksun” dedi.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981