Merhaba Derin.

Engin ben. Rolleri; anne – bana, anneanne – babaanne, hala – teyze olarak bölüştürdüğümüzde, bana kalan da dayılık. Tabi sen bana dayı demek zorunda değilsin. Engin diyebilirsin. İstersen başka bir şey de diyebilirsin. Bu yazıyı 27 Şubat 2012 günü yazıyorum yani senin doğumundan tahmini olarak 3 gün önce.

‘İyi de Engin, sen şimdi neden bana mektup yazarak kendince duygusallık yaratıyorsun, neden büyük şirketler gibi çocukları kullanarak bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun’ diyebilirsin. Haklısın. Aslına bakarsan Derin, ben bu hafta yazacak bir şey bulamadım. Sana bir ‘merhaba!’ demek istedim. Şuan çok uykusuzum ve yazıya nasıl devam edeceğimi de tam olarak bilmiyorum. Sen bu yazıyı okuyabilecek kadar büyüdüğünde, ben hala bir şeyler yazıyor olursam ve ‘bak Derin, sana zamanında şöyle bir şey yazmıştım’ demek aklıma gelirse eğer, ‘bari yazı yazmaya çalıştın, doğru düzgün bir şey yazsaydın’ deme sakın bana. İdare et bu seferlik.

Sana her şey çok güzel, harika bir dünyada yaşıyoruz demek isterdim ama maalesef ki dünya, çok da güzel bir yer değil. Bana göre dünya mutlu olma yeri değil zaten. Ama sen bakma bana, karamsarımdır ben biraz. Tabi sen şanslı bir çocuksun. Kar yağdığında üşüyen çocuklardan değil de, sevinen çocuklardan olacaksın. Umarım bir ömür boyunca karın yağmasına hep sevinirsin.

Birde çevre olayları var. Birileri daha çok para kazanabilmek uğruna, doğayı  - insan hayatını hiçe sayabiliyorlar. Yanan ormanların yerine, oteller dikilebiliyor. ‘İyi ama bu yapılan yanlış değil mi? Bu kadar da olmaz?’ falan derken bir de bakıyorsun ki, kendini evin içine hapsetmişsin. ‘Madem her şey kötü, neden iyi olması için uğraşmak yerine oturup bunları bana anlatıyorsun’ diyebilirsin. Ama olmuyor be Derin. Bazen insanlar, çıkarları için bir şeylere o kadar çok inanıyorlar ki, onlara; ‘sen kötüsün’ demekten başka söyleyecek hiçbir şey bulamıyorsun.

Neyse. Ben sana bunlardan bahsetmeyecektim ki. Yazıyı uzatmak için, konudan konuya atlamışım yine. Bazı insanları görmeye bile katlanamazken, seni hiç görmememe, kokunu hissetmememe rağmen o kadar çok seviyorum ki. İşte bu da işin açıklanamayacak tarafı.

Hoş geldin dünya’ya, dünyamıza. 
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981