Bebekliğimde ve çocukluğumda çok nazlı biriymişim. Babam çocukluğumu şöyle anlatır:
Her yemeği yemediğin için çeşitli yemek oyunlarıyla seni doyurmaya çalışırdık, kaşındırdığını iddia ettiğin için de her kıyafeti giymez anneni çok uğraştırırdın. Kış bebeği olduğun için mi, bilmem ama çok sık hasta olur çok iğne yerdin. İğne olmaya da hep ben götürürdüm. Onca çırpınıp ağlamanın ardından sağlığın için bunun şart olduğunu bilip, seni doktora teslim ederdim. Özellikle uyku saatlerinde seni uyutabilmek için annenle saatlerce uğraşırdık. Bunca eziyetine karşın dünyanın en tatlı çocuğuydun. Seni çok küçük olmana rağmen yalnız bırakmaktan hiç korkmadık. Çok güzel oyun kurar kendi kendine saatlerce hayal dünyanda gezinir, kimseye ihtiyacın olmadan oyununu oynardın ve biz de annenle rahatça işlerimizi yapardık.’ 

Kardeşim ise ikinci çocuk olmanın hakkını vererek dünyaya gelmiş. Onu da aynen şöyle  anlatır : “Ne tür yiyecek versen ağzını cömertçe açan yemek oyunlarına gerek kalmadan karnını doyuran bir çocuktu. Kıyafetle ilgili hiçbir sorunu olmadan giyinir en rahatsızlık verici kıyafetin içinde bile gıkını çıkarmadan dururdu. Uyku saati gelince ise doğruca yatağa gider gözlerini kapatır uyurdu. Oyun dönemi gelince de ona oyunu öğreten annenin bu konudaki bir numaralı yardımcısı sen vardın.” Babam benden sonra kardeşim gibi rahat bir çocuğun var olmasına inanamamış. 

Babam belki birçok baba gibiydi ama bana kalırsa babam dünyanın en başarılı ekonomistiydi. Mütevazi bir çalışan maaşıyla hepimizi mutlu etmeye çalışırdı. Kendi ihtiyaçlarını tamamen kısar, elindekiyle bize her türlü imkanı sunmaya çalışırdı. Sayesinde çocukluğumda her yaz tatile gittik. Bisikletim de oldu patenim de. Jimnastik, basketbol, yüzme, okçuluk, kort tenis, badminton, yağlıboya resim kursu, halkoyunları gibi birçok kursa babamın sağlamış olduğu imkanlar sayesinde yazıldım. Tüm bunları yaparken babamın yol parası vermemek için 20 sene boyunca işe bisikletle gidip geldiğini, yılda sadece 1 kez yeni pantolon aldığını ve dışarıdayken hiçbir şey yiyip içmemeye özen gösterdiğini çok sonra öğrendim. İhtiyatlı harcamaları ve annemin de desteği sayesinde babam kendine hem ev, hem araba alabilmiş hem de ailesini hiçbir şeyden mahrum bırakmamıştı. Hatta üniversiteden sonra yurtdışında dil eğitimimi bile babam karşılamıştı. Babam sadece çok iyi bir ekonomist değil aynı zamanda evin her türlü elektrik, boya, fayans, pazar alışverişi, tamir işlerine koşan, 8’i bir arada kumanda gibi her şeyden anlayıp her işi yapabilen ustasıdır. Bizim eve babamın anlamadığı bir işten  dolayı usta ancak 1 kez girebilir. Ustayı titizlikle inceleyen babam bir sonrakinde işini o ustadan çok daha iyi ve sağlam yapar.

Ergenlik dönemimizde de babam tatlı sert bir psikoterapisti. Her şeyi en son duyarmış gibi yapar ama daha en başından her şeyi bilirdi. Telkin ve öğütlerini kaşlarını çatarak sert kelimeleri seçerek verir. Birkaç gün sonra da ben seni çok seviyorum her zaman da yanındayım,  diyerek yumuşacık sarılırdı. Hala da böyledir.
Babam belki uçarak değil ama bisikletiyle her an bana koşup ulaşabilen Süper Baba’dır. 

Babalar Günü’nü Ortodokslar Mart ayında St. Joseph Günü olarak kutlamakta. Biz ise  Amerika ile eş zamanlı olarak haziran ayının üçüncü pazar günü kutlamaktayız. Bu konunun araştırmacılarının bulduğu bilgilere göre Amerika’da eşi olmadan 6 çocuğuna bakan bir babanın oğlu, babasının fedakarlıklarından etkilenerek Babalar Günü kutlanması için girişimlerde bulunmuş. 

Bense bu günü babama adamak istiyorum. Hayatını çocuklarına adamış, kendi zevk ve ihtiyaçlarını hiç düşünmeden bir kenara itmiş, sadece ailesi için yaşayıp onlara verebileceği en muhteşem hayatı sunmuş babama adıyorum. BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981