Bir topun etrafında dönen 22 oyuncu, milyonlarca izleyici, milyar dolarlarca para…  Ne yazık ki futbolla herkes gibi ilgileniyorum. Ama tuttuğum takımı en çok eleştirenlerdenim. Futboldaki ayak oyunlarını, moda tabirle; “endüstriyel futbolun” kötü yanlarını, sektördeki çirkin insanları ayıklayarak izlemeye, anlamaya çalışıyorum.

Tabii Türkiye'deki futbolun kalitesi ile örneğin İspanyol, İngiliz takımları arasında dağlar kadar fark var. Ne yapalım; biz bu lige mahkumuz, izliyoruz… Eğer futbol kalitesi, yönetim anlayışı düzelmezse iyice sıkılana kadar takip edeceğiz. Sonrasını bilmem… Belki Barselonalı ya da Liverpoollu olurum ben de…

Neyse, biraz Galatasaray'dan ve endüstriyel futboldan bahsedeceğim. Dünyadaki en iyi oyuncuların yer aldığı bir takım var ve iki yıldır sürekli başarısızlık söz konusu. Futbolcular milyonlarca Euro alıyor. İki-üç tanesi hariç süreklilik arz eden bir üstün performans göremiyoruz. Fatura da hep çalıştırıcılara kesiliyor. Son olarak Barselona'da kupa kaldırmış Rijkaard gönderildi. Sanki onlar çıkıp oynuyor. Anlayamadığım şu: Sahaya çıkıp oynayan bu 11 futbolcu değil mi? Kimse onlara toz kondurmuyor.

Medyanın söylediklerine-yazdıklarına bakılacak olursa, suçlu ya çalıştırıcı ya da yönetim… Niye? Çünkü spor basınındaki meslekten muhabir ve yazarların haber kaynağı futbolcular… Bir bölüm yazar ve yorumcu da futbolcu “eskisi…” Kimse, haber kaynağı ya da meslektaşları ya da arkadaşları hakkında kötü bir yorum yapmıyor. Onun için ya yönetime ya da futbolculara yükleniyor. Kardeşim; iyi futbolcular var, başlarına da başarılı bir futbol görüşü olduğu bilinen çalıştırıcı alınmış. Hocanın dediklerini yapacaklar, çıkacaklar sahaya oynayacaklar, bu kadar basit… Ama oynamadılar.
Bu futbolculardan özellikle birisi (Servet) Ankaragücü maçında resmen defansı açtı, rakibe kolaylık olsun diye… Çalıştırıcıyı yollamak için… Adam gitti, kendi rahata erdi. Bir iki kişi dışında bu futbolcu hakkında kimse konuşmadı, eleştiri yapmadı. Futbolcu eskileri de meslektaşlarını korudu. Ama en güzel lafı Galatasaray'da hem karakter hem futbol olarak çok beğendiğim Kewell söyledi: “Rijkaard çok iyi hocaydı, iyi bir insandı. Biz onun istediklerini sahada yapamadık. Yapsaydık başarılı olurduk.” Uzatmayalım; Galatasaray ve diğer büyükler futbolcu odaklı olduğu sürece hiçbir yere varamaz.

Lafı bu kadar çekiştirmek istemiyordum. Gerçekten futbol halkın afyonu mudur? Halkı aptallaştırma girişimi midir? Bu konuyu açmak istiyorum biraz. Bir kere şu doğru; En coşkulu futbolseverler en yoksullar arasından çıkar ve futbol kurulu düzenin meşrulaştırılmasında önemli bir işleve sahiptir.
Bunu ben demiyorum. Dünyanın önde gelen sosyal bilimcilerinin görüşleri bunlar. Sporun ya da yaygın olarak futbolun devletin ideolojik aygıtı olmak gibi bir işlevi vardır. Baskı altında tutulan halka siyasal ve ekonomik çıkarlarını unutturur. Bu nedenle güçlü bir uyutucu güce sahiptir. Siyasal iktidarların futbolu, ticari ilişkide oldukları kulüp yöneticilerini ve stadyumları propaganda amacıyla kullanmak istedikleri bir gerçektir.
Ayrıca futbolun milyarlarca doların döndüğü ekonomik boyutu da vardır. İşin içinde çokuluslu firmaların patronları, futbol takımı sahibi başbakanlar, siyasetçiler, belediyeler, mafya, çok büyük cirolu spor firmaları, bankalar, borsa vs. cirit atmaktadır. Sözün özü; futbol paraya boğulmuştur. Bu servetin kaynağı da bizler gibi futbolseverler, tutkulu taraftarlardır.

Herkesin futbolu sevip sevmeme hakkı vardır. Ben de seviyorum. Ama futbola siyasetin, kirli paranın, çıkarlarına aşık yöneticilerin, hesapçı futbolcuların, bilgisiz yorumcuların, şiddetin, küfrün karışmasına karşı çıkmalı, bunları ayıklayarak izlemeli ve eleştirmeyi bilmeliyiz.

Bana müsaade… Ben maç izlemeye gidiyorum. 
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981