Geçen akşam kardeşim, tuttuğu takımın maçını izlemek için evimizin yakınlarındaki bir kafeye gitti. Aradan onbeş dakika geçmeden geri döndü. Karşı takımın taraftarlarından biri, takımı gol yediği için tartışma çıkarmış. Oysa o kafedeki herkes, çocukluğundan beri birbirini tanır ve sever. Güzel bir spor müsabakasını bile kavga etmeden izleyemiyoruz. Televizyonda her akşam haber olarak birbiriyle kavga eden insanları izliyoruz.

Peki, nedir bu bitmeyen kavgaların ve düşmanlığın sebebi?

İnsanları hiç düşünmeden, insani degerlerini göz önünde bulundurmadan ÖTEKİleştiriyoruz.

Düşünün bir kere... Bilmem kaç yıllık dostumuz, bir derbi maç sırasında ezeli rakibimiz oluyor. Özellikle maç berabere bitmiyorsa, vay o iki arkadaşın haline... Bir de seçim zamanında farklı partileri destekleyen 30 yıllık komşularımız var. Sırf ÖTEKİ partiye oy verecek diye nefret ediyoruz, komşumuzdan. Peki, ya yıllarca aynı iş yerinde birlikte çalıştığımız iş arkadaşımız? O da bir sabah politik çekişmeler sonucu, etnik kökeni yüzünden ülke için risk ilan ediliyor. Biz de düşünmeden ona arkamızı dönüyoruz. Üniversitede arkadaşlarımızı da kılık kıyafetlerine göre kategorize edip, hiç tanımaya çalışmadan eleştiriyoruz.

Neden yakınlarımıza karşı aidiyetlik duygumuzu kolayca kaybedip, onları ötekileştiriyoruz ya da tanımadan insanları ötekileştirmek niye?

Eğitim sistemimiz bir çok ülkeye göre daha ağır olmasına rağmen, insanların hak ve özgürlüklerine saygı duymayı öğrenebilmiş değiliz. Türkiye'de halen, herkesin dilediği gibi giyinmekte, dilediği gibi düşünmekte ve bunu ifade etmekte özgür olduğu algısı oturmuş değil. Cehaletin verdiği cesaretle insanları acımasızca eleştirmekten hiç çekinmiyoruz. İnsanları aramızdaki ilişkinin boyutu çerçevesinde, taşıdığı insani degerlere göre değerlendirmiyor, renklerine, kökenlerine, sosyal statülerine, fikirlerine ve kılık kıyafetlerine göre ÖTEKİleştiriyoruz...

İnsan yardımlaşmanın önemini biliyor, dürüstçe yaşayıp çevresindekilere zarar vermiyorsa; sosyal statüsünün, renginin, kökeninin, dilinin, dininin, kılık kıyafetinin, fikrinin ve zikrinin ne olduğunun önemi yoktur. Bunların hepsi sadece hayatın renkleridir.

Herşeyden önemlisi; bu renklere önce insan olduğu için değer vermeli, sonra da ülkemiz bu eşsiz gökkuşağına sahip olduğu için mutlu olmalıyız


banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981