Yani hayatın bir anı, bir daha asla geri gelmiyor demek.
Mutluluğu gelecekte bulacağız, işler bitsin, borçlar bitsin, mutluluk o zaman gelecek mi? Garantiniz var mı bunun için?
Oysa hayatın geçen bir saniyesi bile asla geri gelmiyor.
Düşünürler, “Yaşanırken fark edilmemiş bir anın büyük kayıp olduğunu, fark edilmeden yaşanan anların büyük israf olduğunu söylüyor ve ‘yaşamaya kıyamayıp geleceğe attığımız bugünlerimiz gün gelir, yaşanmadan geçmişte kalır’ ve pişmanlıklar faydasızdır” diyor.
Her şeyi biriktirebilirsiniz ama zamanı ve kendinizi asla biriktiremezsiniz. Yaşanmadan ertelenen günleri ileride yaşama olasılığınız maalesef yok.
Tolstoy’un ‘İvan İlyiç’in Ölümü’ adlı romanında ‘ardında yaşanmamış günler bırakan İvan, ölümü kabullenemez.
Şimdi’leri yaşamamış insan için ölüm uzlaşılması zor bir şey. Oysa anı yaşamış hayatı kucaklamış bir insan için ölüm yaşamın kabul edilebilir bir parçası olabiliyor.
Hayata girmeyen kullanılmayan biriktirilen eşyalar, bir köşede duran sadece bakılan eşyalar gün geliyor hayata bulaşmadan çıkıveriyorlar hayattan.
Ömrü yaşayarak geçirmek mümkünken, yaşamadan bitirmemek gerek.
Sözün özü; Bayramı yaşa, şimdi’yi yaşa, varoluşun tadını çıkar ve bunun sevincini duy.