İmza yazıdır; insanın kendi adını öz duygu ve düşüncelerinin titreşimiyle yazmasıdır. Nutuk çekmeye benzemez, dedikodu yapmaya benzemez...
Kıvıramazsın, kaçsan da peşinden koşturur; bir gün hesabını verirsin.
Keşke her seçme ve seçilme hakkı kazanmış yurttaşın, bilinçle oluşmuş bir siyasal görüşü oluşsa...
Milyon dolarlık oyuncuların para kazanmak için yarıştıkları spor kulübünün taraftarlığı, uyuşturucu bağımlısı müzik veya dizi film starlarına hayranlık, kırk derece sıcakta kara çarşafla dolaşmayı emreden bağnaza biad etmek bu ülkede önemli ve değerli; siyasal görüş sahibi olmak için bilgi ve emek vermek, ne yazık ki aşağılanacak bir durum halinde...
Kimse kalkıp neden hala sürünüyoruz, neden uluslararası ortamda Türkiye bir figüran diye meraklanmasın. Kalkıp “Herkes bize düşman” ucuzluğuna da hiç kaçmasın.
Demokrasi, birinin kazanıp diğerinin yitirdiği bir sandık sistemi değildir. Bir ulusun, hangi siyasal parti iktidar olursa olsun, tüm bireylerinin kazandığı sistemin adıdır.
Demokrasilerde siyasal partiler, ideolojileri olan yapılardır ve ideolojilerine göre ülkeyi yönetmek için yarışırlar, seçimlere girerler. İktidar olurlarsa, kendi ideolojilerine göre yönetim sergilemeye çalışırlar, bunu yaparken muhalif siyasi partileri ciddiye alırlar, eleştirilerinden yararlanırlar. Muhalefette kalan siyasal partiler, iktidar uygulamalarını izlerler, kendi ideolojileri çerçevesinde denetim görevi yaparlar.
Yıllardır yazıyorum!
Türkiye’de tüm ideolojilerin arazisinde maalesef gecekondu kurmuş siyasi partiler var ve geri kalmışlığımızın nedeni de budur!
Örneğin AKP muhafazakar arazideki, CHP sosyaldemokrat arazideki, MHP milliyetçi arazideki birer gecekonduya dönüşmüş durumdadır.
Siyasal İslam’ın en tepe örgütünün iki dönem genel sekreterliğini yapmış bir kimlik, melek olsa sosyaldemokrat bir partinin Cumhurbaşkanı adayı olamaz! Onu aday gösterecek tek adres, muhafazakar arazideki gecekondudur.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sosyaldemokrat ideoloji içine sokulmuş bir Truva Atı durumundadır. Çevresindeki alkışçılar, küresel güce hizmet eden ceylan derisi koltuğa yapışmış yeniden aday gösterilme umudundaki alkışçılardır. Bunların adı Faik Tunay olsa ne olur, Serdar Soydan veya Ali Sarıbaş olsa ne olur, Muharrem İnce olsa ne olur?...
Siyaset biliminden küçük bir dilim yemiş olanlar bile, Türkiye’deki seçmen tercihlerini görebilir. Seçime katılma oranı arttıkça, sosyaldemokrat ve liberal oyların oranı artar. Seçime katılma oranı düştükçe, muhafazakar oyların oranı yükselir.
Muhafazakar oylar disiplinlidir, referans olan bir adresin işareti, muhafazakar oyların topluca nereye gideceğini belirler. Bu nedenle toprak ağaları, şeyhler, şıhlar, hocaefendiler, büyük patronlar muhafazakar siyasetin belirleyicileridir.
Sosyaldemokrat ve liberal oylar esnektir, sandığa gidip gitmemeleri ikna olmalarına bağlıdır. “Bu sandıktan bir şey çıkmaz” dediğinde işine bakar, tatiline bakar. Kendi ideolojisinden olduğunu iddia etse bile, onaylamıyorsa; o adaya oy vermek için sandığa gitmez. Sosyaldemokrat ve liberal insan, geleceğini ille de siyasetçiye bağlamamıştır; kendisi zaten vardır ve sivil toplum oluşumları ile siyaset üretecek seçenekleri dikkate alır.
Dünyanın hiçbir gelişmiş demokrasisinde, bir sosyaldemokrat partinin genel başkanına, yalakalık olsun diye “Dersimli ve Alevi ama bakın Sünni birini Cumhurbaşkanı adayı gösterdi” gibi aklın mantığın ötesinde bir terbiyesizlik yapılamaz. Türkiye’de bunu, televizyon ekranlarında Kılıçdaroğlu’nun kendi kontenjanından CHP Milletvekili yapılmış Faik Tunay yapıyor!
Yuh olsun!
Bir sosyaldemokrat dinsel inanca, geleneklere göre değil; geleceğeğe göre, bilimsel düşünceye göre siyasal tercihlerde bulunur.
Anayasa Profesörü CHP Milletvekili Süheyl Batum’un, mevcut hukuka göre kendisine sormadan Emine Ülker Tarhan’ı Cumhurbaşkanı Adayı göstermesi ve ilk imzayı atmasını; ilkeli, onurlu, alkışlanacak gerçek bir siyasal tavır olarak değerlendiriyor ve -maalesef bu güdük seçim mevzuatında benim aday önerme yetkim yok- ben de altına imzamı atıyorum.
Gecekondular gün gelir yıkılır, ama yıkılırken imzalar asla unutulmaz.
Batum’un imzası onurlu bilinçli bir başkaldırış, Kılıçdaroğlu ve onun alkışçılarının imzaları da utanç belgesi olarak tarihe geçecektir.