Eynesi Ana kitabının yazarı Emine Özgenç hanımdan çok önemli bilgiler aldık. “Doğu Karadeniz bölgesinde erkeklerin ne kadar önemli olduğunu ve bu önemin özellikle rus işgali sırasında yaşananlar gerçeklerden kaynaklandığını” Emine hanım mektubunda da bizlerle paylaştı.

İşgal yıllarında Doğu Karadeniz bölgesinde bir erkeğe yedi kadın düşmekteydi. Erkek, Karadeniz kadını için çok önemliydi. Karadeniz’de ki nufüsun devamı, Türk islam medeniyetinin sürmesi erkeklere bağlıydı.

Romanın gerçek kahramanı Eynesi Ana erkek evladı olmadığı için eşini kendi rızası ile tekrar evlendirir. Bu evlilikten aile erkek çocuğa sahip olur ve yazar Emine hanımda bu ikinci evlilikten dünyaya gelir. Eynesi ananın açılımı ‘Eynesilli Ana’dır. Ama gerçek adı Emine’dir. Yazar Emine hanımda büyük annesinin adını almış, mezarının bulunduğu bahçeyi de satın alarak buraya evini yapmıştır. Biz söyleşiden gece geç vakitlerde Eynesi Ana’nın mezarını da ziyaret edip, Emine hanımın annesiyle de röportaj yaptık.

İsterseniz gelin Emine Özgenç hanımın bize gönderdiği mektubu okumaya devam edelim.

Evet! Bütün aklı yetenleri kalem ve kelam sahiplerini bu mevzuya çağırıyorum. Tarihçileri, Anadolu’nun kurtuluş mücadelesini 1914’te başladığına dair ibareleri ders kitaplarına koymaya çağırıyorum. Yoksa 1914 Kasım’ın da Çanakkale’nindış tabyalarının bombalanmasının ertesinde Trabzon’un bombalanmasını ondan birkaç gün sonra Rusların Araklı’ya çıkartma yapmaya kalkışını, halkın galeyana gelip elinde ne varsa onunla, en alası dokuz çakar bir atar tüfeklerle karşı durup Rus’u püskürtüşünü; Rus’un intikam almak için limandaki tek direkli çift direkli 48 takayı batırıp geri dönüşünü ve bunun daha 1914’te meydana geldiğini sonraki nerdeyse hergün yaşanan saldırı ve karşı mukavemetleri, akıl almaz mücadeleri nereye koyarız? 1914- 1916 arasındaki direnişi yok mu sayacağız. Yüz binlerin topraklarından göçünü, Trabzon valisinin bu konudaki emrini, dram dolu muhacirliği ve yiğit öğüten direnişini olmamış mı sayacağız? 1916- 1918 arasındaki işgal yıllarında yaşananlardan Osmanlı’nın son zaferi son savunması olan Harşit destanından vaz mı geçeceğiz. Trabzon 1918’ de kurtuldu beyler! Karadeniz’i temizleyip saltatlardan arındırıp, ermeni ve rum çetecilerle mücadelesini yapıp Karadeniz’i 19 Mayıs 1919’a hazırladı.

Anam, sen rahat uyu sizi anlatma yolunda kati kararlıyım. Tıpkı “Toprağımı Rus’a vermem, evime Rus’un elini dokundurtmam” diyerek eline tüfek, sırtına kama sokarak yaptığın direniş kadar kararlıyım. Akçabatlı kadınların 23 Aralık 1914’te denizden çıkardığı o ilk mayın var ya!.. Hani Rusların, cennet kıyılarımızı aralıksız bombalayışında denizde kalıp patlamayan torpil ve mayınları denizden çıkartıp Çanakkale’ye gönderen kadınlar kadar kararlıyım. Yoksa 10 Ocak 1915’te denizden çıkarılırken patlayan torpilin önüne katıp cennete götürdüğü 82 kadın, kız, ve çocuğun yüzüne bakamam! Modern diye anılan bu çağda onların yüzde biri kadar vatan sevdası taşımazken bir de yaptıklarının unutulmasına göz yumarsam kendimi aklayamam. Çareler tükenince namusu kurtarmanın tek yolu Harşit’e atlamak olan genç kızlarımla helalleşemem. Evdeki sığırını satıp aldığı bir tüfekle dört oğulu cepheye gönderen anaların, cephede sevdasından başka her şeyi unutan civanların hakkını ödeyemem. Tarih yapmadık sizler gibi bari tarihinizi yazalım Ana!

Şimdi sorsak adının başına aydın kelimesi koyan çokları, Rus’un Karadeniz’de dört yıl kaybedişinin, son iki yılda ki işgalin maddi ve manevi bedelinin Rus ya’daki ihtilalin bir sebebi olduğunu da anladığını da sanmıyorum.

Bir de sizin neslin ve sizden sonraki nesillerin kadınlarının erkek gibi çalışmasına karşılık erkeklerine toz kondurmayışını alay konusu, parodi, komedi, fıkra konusu yapanlar var. Gün boyu çalışıp eve dönerken sırtına aldığı ot yükünün altında iki büklüm olmuş kadın tasvirlerinde hani erkek önde gider, elinde gırebisiyle… Ve erkeğimizin vurdumduymazlığı, kadınımızın enayice çalışışı malzeme olur bazılarına.

Nedenini düşünmeden, mazisini bilmeden, kadının erkeğine verdiği değer’in onun sağlıklı, dimdik önünde yürüyüşünden duyduğu huzurun sebebini anlamadan yaparlar bunu. Şimdi beni de anlamayacaklar. Sanacaklar ki erkek kadın ayrımı yapıyorum ve erkeğin tarafını tutuyorum. Haklarda erkeğin kadından hiçbir üstünlüğü olmadığına inandığımı; bu toprakların kaderini ve kederini bilmeden kolayca sorgulayan çıkacaktır.

Erkekler konusunda bugün ninelerimiz gibi düşünmemizi, davranmamızı gerektirecek hiçbir şey yok ama dün vardı. Karadeniz kadınının dün neden erkek evladını bu kadar önemsediğini bilmek anlamak lazım. Evet doğru söyledin! Yeni romanım bu konuda olacak ama o yazılıp bitinceye kadar konuyu boş bırakmamak gerek değil mi?

 Biliyorsun, romanımı yazmaya başlamadan önce yaptığım incelemelerde  Rus hesabatları ve kaynaklarından alınan bilgileri de taradım. Enver Uzun’un Rus Hesabatlarında Trabzon adlı kitabında şu verilere rastladım.

…Türkler arasında erkeklerin sayısı Yunan ve Ermeniler ile karşılaştırıldığında çok azdır. Buna savaş (Rus işgali) neden olmuştur… Türkler arsında 1 erkeğe 7 kadın ve çocuk düşmektedir. Trabzonda 1 ermeni kadına 4; Akçaabat’ta 1 kadına 8 erkek düşmektedir. Yani ermenilerde erkek sayısı fazladır.                                                            Sergei Rudolphovich Mintslov

Karadenizli kadını anlamak için sadece bu rapor bile yeterlidir. En iyi sen biliyorsun yedi sekiz kadının, kızın sekiz on yaşlarındaki bir erkek çocuğun veya seksen yaşındaki bir ihtiyarın peşine takılıp yollara düştüğünü. Felek evlerde erkek mi koymuştu ki. Muhacirlerin dağ başlarında rastladıkları bir evden bir dilim ekmek istemek için bile erkek çocuğa ihtiyacı vardı. Bir erkek çocuk bir servetti. Kız evlatla yolculuk olabilecek felaketleri ikiye katlıyordu zira yollarda ırzına göz dikilmiş yüzlerce kadın, kız cesedinin hunharca parçalanmış hallerine yürek dayanmıyordu. Kız evlat hem saklanılması gereken bir mücevher hem de tehlike demekti. Kendi pisliğine veya çamura, havyan pisliğine bulanarak yürümek de çoğu zaman fayda etmiyordu. Çetecilerin hayvani nefisleri onu da dinlemiyordu. Açlık, hastalık, çıplaklık, kimsesizlik, arkasızlık bir erkek evladın varlığıyla umut kırıntısı bulabiliyordu. Bunları en iyi sen biliyorsun Ana! Sen dinledin, anladın onları. Senin gibi analar, utana sıkıla gelen erkek çocuğun uzanan elinin arkasındaki hazin hali paylaştınız lokmanızı bölüştünüz.

Kendimi muhacirlerin yerine koyduğumda kanım donuyor. Onlardan biri oluyorum adeta. Yolu sarpa varan, uçurumlarda sonlanan adına yol denilen patikalarda yürüyorum. Üstte yok başta yok.üç gündür açım, üstelik ateşim çıkmış,biraz önceki dereden geçerken sırıksıklam ıslanmışım; bir titreyip üşüyor, bir yanıyorum; yürüyorum. Bebeğimin sesi çıkıp da çeteciler yerimizi bulmasın diye bağrıma basmışım yüzünü, yürüyorum. Yollarda yüzlerce ağlayan bebek, kundak, canveren sabi görüyorum, başımı çevirip yürüyorum. Sayın Özcan Yeniçeri’nin romanım için yaptığı yorumda olduğu gibi “Yürüyen bir ölüm olmuş muhaceret; ah güzel ölüm, kollarına alsa da götürse Yaradan’a diye bakınıyor; yürüyorum. Civanlarımız kim bilir hangi cephede diye düşünmeye bile fırsat vermiyor halim; yürüyorum. Eğer ölürsem cesedime bari eziyet etmeseler mezarımı kazacak bir erkek kuvveti var mı diye bakınıyor, çevirip başımı yürüyorum. Şu bacası tüten eve varsam kimle karşılaşırım, namusuma halle mi gelir, kovulur mu, dövülür mü, sövülür müyüm; ah yanımda bir erkek olsaydı, çocuk da olsa razıydım, diye kederlenip; yürüyorum.

Bunları bilince, bugünden bakıp o güne dair kolayca yorum yapmıyor insan. Muhacir kafilesine bomba yağdıran Rus’un Çavuşlu sahilinde 182 kadın, çocuk ve ihtiyarı öldürdüğünü ve sahilin günlerce ceset koktuğunu; mezar bulmanın şans olduğunu öğrenince fütursuzca konuşamıyor. Mezarını kazacak bir sağ erkek evlada sahip olmanın kıymetini ben anlıyorum Eynesi Anam! Sen zaten biliyordun.

İsmail Bey, anamla söyleşiye daldım ama sizi unutmadım.  Şimdi benim erkek kadın ayrımı yaptığımı sanacaklar da çıkabilir. Mühim değil çıksın! Şaşırmam!  Bir soru bile düşürsem akıllara yeter. Halbu ki haklarda eşitlik Allah’ın emri kulun haddine mi ayrım yapmak? Sadece Karadenizli kadının neden erkek evlada düşkün olduğunun anlaşılmasıydı muradım.

Biraz fazlaca vaktinizi aldım. Bu da aynı mevzunun mevzidaşına yaptığınız bir iltimas olsun.  Sizi tanımakla onur duydum. Çalışma ve gayretlerinizde Allah size yar olsun. Her işiniz kolay gelsin. Kalın sağlıcakla.

                                                               

 
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981