Kendimi sevmek en güzel şey. Peki hangi kendini? Ben kendimi yaşamayarak, yıllarca: "Olmam gerektiği kişiyi yaşadım." Böyle olursan tamam her şey. Normali oydu. Yani insanlara ayak uydurduğumda kendimi normal hissederken, kendimi yaşamak istediğimde anormal olduğumu hissediyordum. İnsan o bakışlardan öyle rahatsız oluyor ki! Çünkü kendin oldukça, daha mutsuz olmaya başlıyorsun. İnsan çoğunluğa uyma çabasına giriyor. Diğer türlü sorunlu olduğuna inanıyorsun. Peki bunun çözümü ne? Normal: Kendin olmak mı? Yoksa diğerlerinin istediği sen olmak mı? Sonra bir şey fark ettim. Başlarının istediği gibi olan insanlar senden onu talep ediyor. Doğrusu bu diyor. Yani kim ne yapıyorsa, senden onu talep ediyor. Ve gerçek sen olmanı engelliyor. Sonra insan öyle korkuyor ki kendisi olmaktan, doğrularını söylemekten, ben buyum demekten. Çünkü bir çok şeyi kaybetmekten korkuyor. Sonra düşündüm. En büyük kayıp; kendini kaybetmek değil miydi? En büyük acı; benliğinden vazgeçmek değil miydi? Bu dünyada başkası gibi yaşamak! Ve başkaları için yaşamak. Hayatta bizim inandığımız ve çok sevdiğimiz insanlar vardır. Ve o kişiler bir yandan bizi şekillendiren kişiler. Peki nasıl şekillendiriyorlar. Kendi benliklerine göre mi? Yoksa senin, kendi benliğine göre mi? İşte burası çok önemli! Kendi benliğine saygı duyan, kendi benliğini seven insan, başkalarınınkine de saygı duyar ve sever. O yüzden bende ilk önce kendimi keşfetmeye ve korkularımdan, inançlarımdan arınmaya başladım. Çünkü şunu farkındayım: Arın ve kendin ol ki, böyle nesiller yetişsin. Ve herkes kendi yolculuğunu kendisi olarak tamamlasın. Benim hayatımda ilk hedefim: Kendi yolculuğumu, kendim olarak yaşamak ve de insanlara da kendilerini keşfetmelerine yardımcı olmak. Ve size sihirli bir cümle: "Herkesin gücü kendi içindedir."
Masal Öztürk