*(TOMA)Toplumsal müdahale aracımız var da, toplumsal olayları algılayabilecek aracımız, kapasitemiz, dinleyecek vaktimiz veya adını koyamadığım başka bir şeyimiz yok. Gerçi biz de ‘toplumsal olayları algılama aracı’ diye bir şey olsa ve istenilenin aksine bir teşhis yapsa bu araç, “CHP’li bir mühendis tarafından tasarlanmış, muhalif icat” deriz. Cidden deriz.
Üstünü kapatarak, göstermeyerek, sansürleyerek, konuyu değiştirerek bir yerlere varabilir miyiz? Fatih Altaylı gibi bu ülkenin geleceğine dair susan birine kendimizi onaylatarak, “bu koltukta senin gibisini görmedim” dedirterek nereye varabiliriz? Dinleyerek, konuşarak, paylaşımda bulunarak çözsek ya şu işleri.

*Ne zaman ülke ekonomisi hakkında açıklama yapılsa, ülke ekonomisinin mahalle bakkalının defteri tarzında bir şeyle takip edildiğine dair bir hissiyat oluşuyor bende.
“Memura ödenecek para: …… - Ödendi.
Dış borçlar: …. – Ödenecek.
Kiralar: … - Alındı.
Cumhuriyet Sokak Numara 71: 3 aydır herhangi bir ödeme yok”   gibi...

*“İstedikleri ağaçsa verelim” sözüyle, “abim bak köyden yeni yumurtam geldi. İstersen vereyim” sözü ne kadar da benzer.

*Hükümetin en büyük problemi, göstericiler (daha doğrusu halk ya da onlara oy vermeyen halk) değil; kendi tabanı, üyeleri, vekilleri. Kimse başbakana “bu kötü” demiyor. Her şeye iyi deniliyor. Hiçbir şey için kötü diyen biri yok. Bir parti, bir grup veya bir insan her şeyi doğru yapabilir mi? Hiç mi eleştirilecek bir şey yok? Hükümeti eleştirmeyen tabanı, hükümete iyilik değil, kötülük yapıyor. Geçen yıl Burhan Kuzu’nun fakültedeki konferansında, bir arkadaş bozuk sütten zehirlenen çocuklar ve sonrasında yapılan, “çocuklar süte alışık olmadıklarından oldu” açıklamasıyla ilgili bir soru sordu. O sırada Biga’dan gelen, partinin ilçe kadın kollarından bir ablamız da, “biraz da ‘bedava’ verilen kitaplardan, tabletlerden bahsetsene” diyerek, daha Burhan Kuzu’nun cevap vermesini beklemeden, arkadaşın sorusunu ağzına tıktı. Ben orada Burhan Kuzu’dan, “bir dakika ya, burada arkadaşımız çok güzel bir soru sordu. Kesinlikle bu konuda hata yapılmıştır, talihsiz bir açıklamadır. Arkadaşımıza bu eleştirel sorusu için teşekkür ediyorum, eleştirilerle daha güzel yerlere varacağız” gibisinden bir cevap beklerdim. Ama soru kaynadı gitti. Asıl sorun dostlar tarafından yapılmayan eleştirilerde, asıl sorun şakşakçılıkta.

*NTV baktı ki gösteriler yavaştan bitiyor, “özür dileyerek” günü kurtarmaya çalışıyor. Ama olmaz ki böyle. iki gün öncesine kadar “incik kebabı” hakkında program yapan NTV’de, şimdi gece-gündüz olaylar tartışılıyor. Madem oynuyorsunuz, bari kameraya bakmadan oynayın be abi.

*Mesela bir okul müdürünü sevmezsiniz ama makamına saygı duyarsınız. Galip Hoca, Müdür, Müdür Bey ya da soyadıyla hitap edersiniz. Ne zaman saygı ortadan kalkar, Galip demeye başlarsınız, işte sıkıntı tam da burada başlıyor.
Devlet herkesi kucaklamalı. Vatandaşları evde oturan yüzde 50 ve sokakta olan diye ayırırsanız, saygı ortadan kalkar. E saygı da gidince…
“Şerefine!” derler.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981