Geçtiğimiz hafta uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımla pazar kahvaltısı yapmak için sözleşmiştik. Hava da güzel olunca kendimizi kordondaki kahvaltı mekanlarından birine attık. Bütün bir haftanın sıkı çalışma temposundan sonra bu güzel havada kahvaltı ikimize de çok iyi gelecekti. Kahvaltı yaparken arkadaşım bana hafta içi başına gelen ilginç bir olayı anlattı. Ben de sizlere onun ağzından anlatmak istedim.
"O sabah yine her sabah olduğu gibi erkenden kalkıp duşumu aldım. Duş almak güne güzel başlamanın ilk adımdır benim için. Hızlıca kahvaltı yapıp işe gitmek için evden çıktım. Her sabah servise binmek için beklediğim durağa geldiğimde bir annenin çocuğuna kızmakta olduğunu fark ettim. Konu neydi bilmiyorum ama kadın oldukça sinirli görünüyordu. Kadının kucağında 6 aylık olduğunu tahmin ettiğim bebeği vardı. Kadın o kadar sinirliydi ki durakta servis bekleyen onca kişinin onu izlemeye başladığını fark etmemişti. Tam o sırada bebek kahkahalar atarak gülmeye başladı. İnternette izlediğimiz bebek videolarindaki gibi katıla katıla gülüyordu. Ne olduğunu anlayamayan sinirli anne bebeğin kahkasına şaşırıp gülümsemeye başladı. Gözleri yaşlı küçük kardeş de gülüyordu. Bir anda duraktaki herkes "aaa bebeğin gülüşüne bakın" deyip gülmeye başladı. Servise bindikten sonra bu olayı düşünmeye başladım ve kendimce o durumu analiz ettim.
Bebeğin gülümsemesi annenin biraz yatışmasına vesile olmuştu bu arada gülümsemenin ve gülümsetmenin de ileşimde oldukça etkili olduğu aşikardı. Bunu düşünürken yolun nasıl geçtiğini anlamadan iş yerine varmıştım. Otelde yine işler çok yoğundu. Bütün gün otelin bir bölümünden diğerine arıza bildirimi geldikçe koşturup durdum. Öğle saatlerinden sonra yeni bir arıza bildirimi daha geldi. Kalan misafirlerden birinin odasındaki klima arıza yapmıştı. Otel kuralları gereğince yapılan arıza bildirimine ilk 5 dakika içinde cevap vermem gerekiyordu fakat ben 20 dakika gecikmiştim. Kim bilir beni beklemekte olan müşteri bana ne kadar sinirlenmişti. Ben olsam ben de sinirlenirdim. Birden aklıma sabahki olay geldi. Bebeğin kahkahalarıyla sinirli annesini yumuşattığı gibi ben de şuan sinirli olan müşteriyi yumuşatmalıydım. Sevimli bir bebek olmadığıma göre müşterinin karşısına geçip kahkaha atmamın karşımdaki insanı gülümsetmek yerine daha da sinirlendireceğini biliyordum. Gülümsetmenin bir yolunu bulmalıydım ama nasıl?
Bu düşünceler içinde müşterinin odasına doğru ilerlerken balo salonundan geçiryordum ki ne göreyim? Balo salonunda personel mısır patlatıyor. İşe yarar mı diye düşünmeden hemen koca bir tabak mısırı alıp, müşterinin kapısını çaldım. Kapıyı karnı burnunda kaşlarını çatmış hamile bir bayan açtı. Elimde mısır dolu tabağı görünce gözleri kocaman oldu. Hafifçe öksürüp sesimi düzelterek "Efendim geciktiğim için özür dilerim, bu mısırları sizin için getirdim" deyip tabağı uzattım. Hamile bayan kocaman gözlerini bu sefer gülümseyerek kıstı ve 'rica ederim önemli değil lütfen içeri girin ayrıca patlamış mısıra bayılırım çok teşekkür ederim' dedi. Hikmet patlamış mısırdaymış "
Arkadaşımın bu anlattıkları beni gerçekten çok etkiledi. Hikmet mısırda değildi ama sabahki olaydan hissesine düşeni iyi kavramıştı. Gerçekten de mısır ve bebek olayların iyi sonuçlanmasına vesile olmuş, insanlar arasındaki ķöprüleri de gülümseme ve gülümsetme kurmuştu.