Bizim sokakta inanılmaz kötü bir koku var. Öğle vakti sıcaklar arttıkça zirveye çıkıyor. Önceleri komşulardan biri köpek besliyor, onun dışkısından diye düşündük.

Ancak anlaşıldı ki, sokağın tam ortasındaki çöp konteynırından geliyor. Yaz boyunca atılan sebze-meyve ve diğer yiyeceklerin suyu madeni çöplüğün dibinde bir tabaka yapmış ve içinde sıcaktan adeta pişerek etrafa dayanılmaz bir koku salıyor. Çöp atmak için kapağını kaldırdığınızda burun direğini kıran cinsten... Etrafa yayılan bakteriler, mikroplar da cabası...

Bu sadece Biga’yla ilgili bir sorun değil. Sanıyorum büyük şehirlerde varlıklı ailelerin oturduğu, gelişmiş bölgelerin dışında bütün Türkiye’de yaşanan bir sorundur. Pek de önemsenmez. Belediyeciler, “Ne yapalım canım, imkanımız yok, aracımız, otursunlar öyle, kış geçince geçer o koku” derler.

Bu sadece bir örnek, yakın zamanda başımdan geçen bir sorun. Türkiye’nin insanlara verilen değer bakımından buna benzer saymakla bitmeyecek ne sorunları var.

İşte böyle bir ülkede yaşıyoruz. Çöplükler kokunca, eğitim de iyi olmuyor, sağlıktaki sorunlar çözülmüyor, trafik kazaları can yakıyor, duble yollar bir türlü bitmiyor. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı ve sorunlar listesi fazlasıyla uzun...

Önemli olan ülkeye yön verenlerin, siyasetçilerin, bürokratların insana yatırım yapmayı hayat felsefesi haline getirmesi… 2-3 bin nüfuslu Gümüşçay’a duble yol yapmak insana yatırım değil mesela… Çünkü Gümüşçay’ın çözülmesi gereken daha ne sorunları vardır.

Sadece iktidardakileri kastetmiyorum, yıllardır bu ülkeyi yönetenler insani gelişme adına adım atmadı. Yolsuzluk ve yoksulluk bu ülkenin kaderi oldu. Yıllarca yüzde 120’lere varan enflasyon ve faiz oranları, mafyanın cirit attığı devlet ihaleleri, hortumlanan bankalar, hayali ihracatlar...

Merak ettiğim bir konu da Çalık, Tamince, İpek, Gür, Kamer, Sancak, Kiler, Albayrak, Topbaş aileleri niçin çok vergi ödeyenler listesinde bulunmazlar.

Öyle bir ekonomik politika var ki akıllara zarar… Dünyanın en pahalı akaryakıtını alıyoruz çünkü büyük bir bölümü vergi. Zengin de yoksul da benzin, sigara, cep telefonu aklınıza ne gelirse aynı dolaylı vergiyi ödüyor. Emekçilerin ücretinden kesilen vergi de devletin gelirlerinde en büyük kalemlerden biri.

Ama gelir vergisi düşük ve inanılmaz kaçak var. Kurumlar vergisinde oranlar hep düşüyor ve istisnalarla dolu… Merak ettiğim bir konu da Çalık, Tamince, İpek, Gür, Kamer, Sancak, Kiler, Albayrak, Topbaş aileleri niçin çok vergi ödeyenler listesinde bulunmazlar. Anlayacağınız vergiyi yoksullar, emekçiler ve geniş halk kitleleri ödüyor.

Buna karşılık devlet bir iç borç sarmalına girmiş durumda. Bankalardan, zenginlerden, yabancılardan hazine bonosu adıyla borçlanıyor ve vadesi geldiğinde faiziyle birlikte geri ödüyor.

İşte bu ödemeleri ağırlıklı olarak yoksullardan aldığı dolaylı vergilerle, emekçilerin ücretinden kesilen vergilerle yapıyor. Anlayacağınız; devletin zenginleri çalışmadan, yatırım yapmadan daha zenginleştirdiği iç borçlanma politikasının finansörü yoksullar… Bu kadar basit…

Ve rakamlara bakarsanız, iktidarların “azaltacağım, bitireceğim” vaatlerine rağmen Türkiye’nin iç borçları sürekli artıyor. Bu aslında; Türkiye’yi bağımlı kılma, güçsüzleştirme, gelişmesini engellemeye dayalı uluslararası konjonktürle ilgili bir durum… Neyse geçelim.

İşte güzel ülkemiz Türkiye’nin kaynakları 1980’lerden bu yana böylesine peşkeş çekilirken, insana yeterince yatırım yapılmadı. Nereden anlıyoruz bunu? Uluslararası kuruluşların, yabancı basının hazırladığı insani gelişme endekslerinden…

Bunlardan sonuncusunu “Dünyada yaşanacak en iyi ülke” başlığıyla Amerikan Newsweek dergisi yaptı. Böyle listeler gördüğümde hemen Türkiye’ye bakarım; 100 ülke arasında 52. sıradayız. Ardından komşuya; yani Yunanistan’a bakarım; onlar ekonomik krize rağmen 26. sırada. Yani aramızda 26 daha iyi yaşanacak ülke var. Baktığım bir başka ülke ise, 1970’lerde hemen hemen aynı konumda olduğumuz ama bugün bizi fersah fersah geçen Güney Kore; 15. sıradalar. Eğitim sıralamasında da Finlandiya’dan sonra ikinciler.

Durum bu; Türkiye en iyi yaşanacak ülkeler sıralamasında Ürdün, Katar, Arnavutluk ve Çin’in üzerinde, Bulgaristan (38), Romanya (39), Peru (42), Meksika (45), Brezilya (48), Küba (50) ve Rusya’nın (51) altında 52. sırada. Tabii ki gerçekçiyiz, Türkiye ilk 20’de yer alsın demiyoruz ama Polonya, Şili, Macaristan ve Malezya’nın bulunduğu 30’larda olmalı.

Çok küçük bir sorun ama ilk sıralarda yer alan Finlandiya, İsviçre, İsveç, Avustralya, Lüksemburg, Norveç, Kanada, Hollanda, Japonya, Danimarka, ABD ve Almanya’da böyle kokan çöp konteynırı sorunu yaşanmıyordur herhalde…

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981